GÖBEKLİ TEPE-4 : GİZEMLİ TAPINAĞIN ŞİFRELERİ

Göbekli Tepe-3 : En Eski ve Gizemli Tapınak yazımda kazı alanı ve T biçimli dikilitaşlar konusunda bilgiler vermeye çalışmıştım.
Bu yazımda ise Göbekli Tepe’nin A, B, C, D, E, F ve Aslanlı Dikilitaş yapılarında bulunan dikilitaşları üzerinde yer alan figürler ve semboller ile heykelleri ele almaya, incelemeye ve şifrelerini çözmeye çalışacağız.
2012-2014 arasındaki dönemde G ve F yapılarında da kazılar başlamış ancak henüz tamamlanmamıştır. Bu yapılardaki kazı sonuçları daha sonra ele alınacaktır.
2007’den, kalp krizi nedeniyle hayatını kaybettiği 2014 yılına kadar kazılara başkanlık eden Prof.Dr.Klaus Schmidt’e göre, tüm bölgenin kazılarak ortaya çıkartılması (o zamanki çalışma hızı ile) yaklaşık 50 yıl sürecektir.
Ancak Scmidt’in ölümünden (2014’den) sonra kazı çalışmaları durdurulmuş ve de henüz başlatılmamıştır.

A-F YAPILARINDA YER ALAN FİGÜRLER, SEMBOLLER VE ŞİFRELERİ:

Dikilitaşların üzerinde kimi arkeoloğa göre insan kollarını, kimilerine göre ise töreni icra eden din adamının atkısını betimleyen şekiller vardır. Bu kollar dikilitaşın baş bölümünün bitiminden başlamakta ve gövdeyi dolanarak ön tarafta birleşmektedir. Ön tarafta görünen şekiller ise kimine göre el, kimine göre de püskülleri tasvir etmektedir. Ancak bu şekil dikilitaşların tamamında yoktur.
∝ Ancak “Göbekli Tepe–2 : İnsanlık Tarihini Değiştiren Keşif” adlı yazımda sözünü ettiğim ve Şanlıurfa şehir merkezinde yapılan bir inşaat kazısında bulunan tarihin ilk gerçek boyutlardaki insan heykelinin eli (resimde görüldüğü gibi) bu betimleme ile büyük benzerlik göstermektedir.
Ayrıca bu tam boyuttaki insan heykelinin bir özelliği de ağzının olmamasıdır. Bunu da farklı anlamları içereceğine dair bilim adamlarının görüşleri vardır. Bu konuya sonraki yazılarımda değineceğim.
∝ Yine motifler üzerinden hareket edecek olursak, dikilitaşlarda yılan, yılan ağı ve koç motifleri bir arada kullanılmıştır.
Dikilitaşın üst tarafından görülen ağın bir yılan ağı ya da yılan örgüsüne ait olduğu sanılmaktadır. Altında yer alan dört ayaklı hayvan ise büyük ihtimalle bir “koç”tur. Koç motifinin MÖ 2.bindeki Hitit yazılı kaynaklarındaki “her şeyin suçlusu (günah keçisi)” olabileceği değerlendirilmektedir.
O zaman bu dikilitaşta, her insan için korkutucu olan “yılan ağı”nın “kötülük”, “koç”un ise “her şeyin suçlusu” anlamında bir dinsel tören tasviri olduğunu iddia edebiliriz.
∝ Şimdiye kadar ortaya çıkartılan 43 adet dikilitaştaki tüm şekiller “erkek”tir. Dişi veya “kadın”ı betimleyen resimler ve kilden yapılmış figürler yoktur.

Oysaki ilk neolitik yerleşimlerde bu hususlara bolca rastlanmaktadır. Bu husus da Göbekli Tepe’nin bir yerleşim yeri değil kült merkezi olma düşüncesini kuvvetlendirmektedir.
Özellikle dikkat çeken bir figür ise “turna”dır. Turna su kuşudur ve Fırat-Dicle vadisinde sıklıkla bulunur. Antik Dönem’de bereket tanrıçası Demeter’in kutsal hayvanıdır ve ortaya çıkması (göç ederek gelmesi) yeşermenin ve tohum atmanın zamanı geldiğini gösterir. numaralı dikilitaştaki turna şekilleri incelendiğinde, kuşun bacaklarının anatomik olarak imkansız, garip bir şekilde bükülmüş olduğu görülür.

Belki de bu turna değil turna kıyafeti giymiş ve dans eden bir insan (şaman)dır.
Turnalar avına sessizce ve yavaş yavaş adeta dans ederek yaklaşır. İnsanoğlu bu danstan etkilenmiş ve taklit etmeye başlamış olabilir. Çatalhöyük’de buna benzer bir turna kostümü parçası olduğu tespit edilen kanatlar bulunmuştur.

Turnalar tek eşli olarak yaşarlar ve birlikte dans ederler. Buradan “tek eşli yaşam”ın Göbekli Tepe’de başlamış olabileceği sonucunu çıkaran arkeologlar mevcuttur. Bu konuya da ileride değineceğim.
Başka bir dikilitaşta da “insan dizlerine” sahip başka turna kabartmaları bulunmuştur. Tabii bu hususun Şamanizm ile ilişkisini de göz önünde bulundurmak gerektir.
∝ Bunların dışında, insan başı taşıyan hayvan heykelleri de bulunmuştur.Bu buluntuları, Göbekli Tepe’de ölümle ilgili hususların ön plana çıkartıldığı şeklinde yorumlayabiliriz. ∝ Ayrıca Göbekli Tepe’de kireç taşından yapılma büyük bir halka bulunmuştur. Ancak bugüne kadar ne olduğu konusunda bir bilgiye ulaşılamadığı gibi, bu bilgiyi tamamlayacak bir buluntuya da ulaşılamamıştır. Güneş veya ay olabileceğine dair görüşler bulunmaktadır.
Kilden figürler ve dişi nesnelerin geniş anlamda bereket sembolü ve bunun tutarlı bir sonucu olarak “yaşam” olarak betimlendiği ve neolitik çağ ve sonrasında sıklıkla görüldüğünü dikkate alırsak, bunların Göbekli Tepe’de bulunmaması, “yaşam”ın temel karşıtlığı olan “ölüm”ü çağrıştırmaktadır.
∝ Boğa, tilki, ya da yılan sembolleri tehlikeleri “kovucu bekçi” sembolleri olarak da kabul edilebilir. Bu durumda Göbekli Tepe bir “Ölü Kültü Anıtları Alanı” olabilir.

∝ Göbekli Tepe’de karşılaştığımız figürlerden birisi de “H sembolü“dür. Bu sembolün 90˚ döndürülmüş versiyonlarına da sütunlarda yer verilmiştir. Bu iki şekil de her zaman yılan ve yılan gruplarıyla birlikte kullanılmıştır.
Ayrıca döndürülmüş H sembolü içine sıkıştırılmış iki adet 12 cm. uzunluğunda oldukça küçük, minyatür benzeri, sağa doğru bakan hayvan figürü tespit edilmiştir. Bu sembollerin anlamı henüz tespit edilememiştir. Ancak benim de benimsediğim ve bir kısım bilim insanlarının çözüm yaklaşımını  gelecek yazılarımda ele alacağım.
∝ Göbekli Tepe’de bulunan en önemli figürlerden birisi belki de bize şifreleri çözme yolunda aydınlatıcı olarak kabartma, köylülerin tarım yaparken buldukları ve müzeye teslim ettikleri bir “ejderha veya timsah” kabartmasıdır.
Çünkü arkeozoolojik bilgilere göre Fırat ve Dicle bölgesinde tarih boyunca hiçbir zaman ne ejderha ne de timsah benzeri bir hayvan yaşamamıştır. O zaman bu simge nereden gelmiştir?
∝ Göbekli Tepe’de dikkati çeken bir başka sembol de Güneş ve/veya Ay’a benzeyen bir simgedir. Klaus Schmidt’e göre “daire ve yarımay sembolünde doğal olarak Güneş ve Ay yorumu ağırlık kazanmaktadır”. Bu sembolü yukarıda açıkladığım büyük taş halka ile beraber değerlendirirsek bizi “Güneş ve Ay Kuramı”na götüreceği kuvvetle ihtimaldir.

∝ Dikilitaşlarda yer alan figürlere göre;
* A yapısı, yılan dikili taş yapısı,
* B yapısı, tilki dikilitaş yapısı,
* C yapısı (en çok tahrip edilmiş yapı) erkek yaban domuzu evi,
* D yapısı (en iyi korunmuş yapı), taş çağı hayvanat bahçesi olarak adlandırılabilir. D yapısında çok sayıda hayvan türü değil, daha çok grup halinde betimlenmiş sahneler söz konusudur.
Hayvanların arama düzeninde yani bir tür rozet konumunda keyfi bir av hayvanı sıralaması olduğu söylenemez.
∝ Genel olarak söylenilebilecek özellikler, tüm kabartma ve kazımalardaki hayvanların erkek ve kuş dışında kalanların yırtıcı hayvan olduklarıdır ve “tehlikeli görüntü verenler” grubuna dahildirler.
∝ C yapısının girişi olarak kabul edilen iki kolonun üstünde saldırmaya hazır aslan heykelleri vardır (sadece bir tanesi bulunabilmiştir) ve buraya “aslanlı kapı” adı verilmiştir.

∝ 20 numaralı dikilitaşta yılan, tilki ve boğa betimlemesi birlikte bulunmaktadır. Boğa’nın ayaklarına bakıldığında, boğanın yılan ile olan kavgasında, boğanın yenildiğinin betimlendiği açıktır. Bu betimlemede de mutlaka bize bırakılmış ve fakat henüz çözülememiş bir mesaj bulunmaktadır.
∝ Göbekli Tepe’de sadece bir dikilitaş üzerinde iki defa örümcek kabartması bulunmuştur. Göbekli Tepe dışında, karşılaştırma yapılabilecek örümcek betimlemelerine (aynı zamanda böcek betimlemelerine) başka hiçbir buluntu yerinde rastlanmamıştır. Göbekli Tepe’den sonra ilk olarak Çanak Çömlekli Neolitik Çağ’a (MÖ 6.800-6.000) ait bir yerleşmede baskı mühür içinde görülmektedir. O halde örümceklerin Göbekli tepe kabartmaları içinde bulunmasının anlamı nedir? 

∝ 
Göbekli Tepe’de en çok rastlanılan figür yılanlara aittir. Yılan taşıyan bir baş heykeli Nevali Çori’de bulunmuştur. Resim itibarı ile zehirli engerek yılanına benzemektedir. İnsan başı ile birlikte düşünüldüğünde “yılan taşıyan güçlü koruyucu” olarak anlaşılabilir.

Bu yılanlı insan başının, Göbekli Tepe’deki dini ritüelleri yöneten şamanlardan birisine ait olduğu ileri sürülmektedir.

∝ 
Göbekli Tepe buluntuları arasında yılandan sonra en çok kabartma “tilki”ye aittir. Göbekli tepe faunasında çakal ve kurttan farklı olarak ele geçen hayvan kemiklerinde yoğun olarak rastlanmıştır.
Tilki Yakın Doğu’da ikonografik açıdan çok önemli olmasa da, Sümer ve Babil hikayelerinde tinsel bir dünyaya ait olduğu görülür. Buradan hareketle tilkinin Göbekli Tepe ile derin bir tinsel bağlantısının olduğu söylenebilir.

∝ 33 numaralı dikilitaştaki şekillerin Eski Mısır hiyeroglifleri ile benzerliği şaşırtıcıdır.
Hiyeroglif Mısır’ın yüksek kültüre dönüşümünün asıl temelini oluşturmuştur. Buradaki işaretler aceleyle bir kaya duvarına kazılmış ya da çay taşlarına boyanmış işaretler değildir. Öyle bir tarzda yan yana dizilmişlerdir ki, büyük olasılıkla bu, işaret sıralamasına ait mantıklı bir ilişkiyi gösterir.

∝ Üzerinde durulması gereken bir diğer bölge de “Aslanlı Dikili Taş Yapısı”dır. Bu yapının içinde T biçimli dikilitaş yoktur.
Aslanlı kapı yapısındaki taşlardan birisinin yüzeyinde ise kazı bezekle yapılmış bir kadın çizimi bulunmaktadır. Kadının el, ayak, sarkan göğüsleri ve cinsel organı açıkça görülmektedir.

Bu betimlemenin bir doğumdan çok bir cinsel ilişkiye hazırlık safhasını gösterdiği düşünülmektedir. Bu kadın betimlemesinin Ön Asya Neolitiğinde bir benzeri daha bulunamamıştır.
Kazı Başkanı Alman Prof.Klaus Schmidt’e göre;
* Bu betimlemeyi Göbekli Tepe’nin ölü kültü ile bir arada ele aldığımızda, MÖ 10. ve 9.binde yaşayan avcılar, sanki bir parçası kırılmakta olan geleceğin öncüleri gibidir.
* Kadın betimlemesi de Neolitik Devrimi bir başka açıdan dile getiren bir protestodur. Göbekli Tepe avcıları aydınlık bir geleceğe doğru çıkmak yerine uçurumun dibinde, kendi büyük zamanlarının dibinde durmaktadır.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE;
* Göbekli Tepe T dikilitaşlarında gördüklerimizde öncelikli bir soyut sembol söz konusudur; H biçimli işaretler ve 90˚ çevrilmiş versiyonları, daire, yatay ve dikey konumdaki yarım ay, yatay şeritler, boğa ya da koç başı, yılan ve yılan yumağı, Asya eşeği, ceylan, tilki, koyun ya da keçi, sürüngen olarak tanımlanabilecek dört ayaklılar, böcekler ve örümcekler görülmektedir.

SONUÇ OLARAK :
* Bu kazıma, kabartma ve heykelleri yapan insanlar bu yetenekleri nerede kazanmıştır?
* Günümüzden yaklaşık 12.000 yıl önce, bu kadar ustalık gerektiren düzeyde bir sanata, basit avcı-toplayıcıların ulaşması mümkün müdür?
* Bu figür ve semboller burada mı gelişmiştir yoksa daha önce var olan bir kültürden mi gelmektedir?
Bu figürler ve semboller bize neyi anlatmaktadır?
* Dikilitaşlardaki (yukarıdan aşağıya) figürlerin/sembollerin sıralamaları bir söz dizisini mi ifade etmektedir?
* En eski ve gizemli tapınağın Şamanizm ile ilgisi var mıdır?
* Göbekli Tepe bir tapınak mıdır, şaman merkezi midir, şamanların eğitim merkezi midir, astronomik konuların incelendiği bir gözlemevi midir?
Bu soruların cevaplarını da sonraki yazılarımda ele almaya çalışacağım.
Sevgiyle kalın.