GÖBEKLİ TEPE-3 : EN ESKİ VE GİZEMLİ TAPINAK

Merhabalar,
Bundan önceki “Göbekli Tepe – 2 : İnsanlık Tarihini Değiştiren Keşif” konulu yazımda, Bereketli Hilal bölgesinden, Buzul Çağı’ndan ve sonrasında Göbekli Tepe merkezli alanın çevresinden ve nihayetinde de Homo Sapiens’e ait muazzam önemli insanlık tarihinde bilinen en eski ve gizemli tapınak olan Göbekli Tepe’nin keşfedilmesine kadar olan süreçten bahsetmiştim.Bu yazımda Göbekli Tepe’nin keşfi ile açığa çıkarılan arkeolojik objelerden ve bunlara ait özelliklerden bahsetmeye çalışacağım. Ancak konu detaylı olduğundan sizleri sıkmamak adına bu konuyu yazı dizimin 3’üncü 4’üncü bölümlerine toplayacağım.

GÖBEKLİ TEPE’YE GİDEN YOL :
Bundan önceki yazılarımda Homo Sapien’in evrimi kapsamında Göbekli Tepe’ye gelişini anlatmaya çalışmıştım.
Anlattıklarımı insanlık tarihinin çağları kapsamında yerleştirebilmek için aşağıdaki çizelgeye bakmamız yeterli olacaktır.
Her ne kadar Taş Çağı Eski Taş Çağı (Paleolitik) ve Yeni Taş Çağı (Neolitik) olarak ikiye ayrılsa da, Neolitik Çağ’a ait öğütme taşı, çanak çömlek, sürekli yaşam konutları gibi buluşlar nedeniyle, Neolitik kültürlerin yerleşik ve köylü, Paleolitik kültürlerin ise avcı toplum karakterleri taşıdıkları anlaşılmıştır.Ayrıca Neolitik Çağ da, Çanak Çömlek Öncesi Neolitik Çağ (PPNA) ve Çanak Çömlekli Neolitik Çağ (PNA) olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu ayrım “kafatası kültü” ile ilgili detaylara göre şekillenmektedir. Bu ayrıma esas unsurların ve Göbekli Tepe’de bulunan kalıntıların bu kapsamda ele alınmasının Eriha ve Nauf Kültürü, Ayn Gazal, Nahal Hemar gibi diğer Neolitik yerleşimler ile birlikte ele alınması gereklidir. Ancak yazıda bu konuda detaya girilmeyecektir.
İnsanlık tarihi başlangıcını Yakındoğu’da bulmuştur ve avcı-toplayıcı toplulukların tarım ve hayvancılık yapılan kültür evresine ve yerleşik düzene geçtiği dönemi tamamlayan ve Gordon Childe tarafından “Neolitik Devrim” olarak adlandırılan bu değişim, Göbekli Tepe ve onun (bilinen her şeyi aşan) anıtlarıyla farklı bir boyuta ulaşmıştır.
Buluntuların bilimsel inceleme, tarih tespiti ve karşılaştırmalı araştırmalar sonucunda buranın insan yapısı  bir tepe olduğu ortaya konmuştur. Göbekli Tepe’de çakmaktaşından yapılmış birçok el aleti bulunmuştur ancak  çanak çömlek gibi buluntulardan bir iz yoktur.

Göbekli Tepe – 2 : İnsanlık Tarihini Değiştiren Keşif” adlı yazımda Nevali Çori’den ve öneminden bir nebze bahsetmiştim. Aslında Nevali Çori’nin önemi, sadece bu yerleşkede başka hiçbir yerde eşi benzeri olmayan büyük mimarlık ve sanat eserlerinin bulunmasıdır. Ayrıca Nevali Çori (Domates Vebası) anlamına gelmektedir ve içinde bitki adı geçen ilk yer ismidir.
Nevali Çori, sahip olduğu büyük heykeller ve betimli dikilitaşları ile Ön Asya’nın ilk neolitik yerleşim yerlerinden birisi olduğunu ispat etmiştir.
Arkeologları Göbekli Tepe’ye götüren diğer bir yer de “Gürcülerin tepesi anlamına” gelen “Gürcütepe” idi. Burada keşfedilen en önemli konulardan birisi, topraktan gelebilecek suyu engellemek için yapı temellerinin taştan yapılmış olmasıdır. Aynı özellik Göbekli Tepe’deki yapılarda da mevcuttur. Ayrıca Göbekli Tepe’de elde edilen buluntularla Çatalhöyük’deki kalıntıların benzerlikleri de dikkat çekmektedir. Özet olarak belirtmek gerekirse, Çatalhöyük’deki en önemli figürlerden biri “Doğuran Tanrıça”dır. Kabartma ve resimler içinde sığır, koç, geyik gibi hayvanlar betimlenmiştir. Çanak, çömlek gibi figürlere hiç rastlanmamıştır. Tarıma işaret eden hiçbir veri yoktur.

Dolayısı ile Çatalhöyük de bir kült yeridir ve bu özelliği ile Göbekli Tepe’de nelerin geliştiği konusunda bizlere ışık tutabilir. Ancak bu konu tarafımdan yeterince araştırıldıktan sonra ayrı bir yazı olarak ele alınabilecektir.
Ön Asya’daki yerleşimler arasında en önemlisi olarak kabul edilen Çayönü, terazzo (mozaik) tabanları, en erken madenciliğin ortaya çıktığı yer oluşu ve bakırın ergitilmesinin gerçekleştiği yer olması nedeniyle de, Göbekli Tepe incelemesi ile birlikte el alınması gerekmektedir.

GÖBEKLİ TEPE :
Göbekli Tepe’de kireçtaşı yatakları ve bu yatakların altında da çakmaktaşı maddesi çıkmaktadır. Heykeller ve dikilitaşlar kireçtaşından avlanma aletleri ise çakmaktaşından yapılmıştır.Bir görüşe göre ana neden, avlanmak için alet yapımında kullanılmak üzere çakmaktaşı madenine ulaşmaktır. Bunun için yapılan kazılarda çıkartılan kireçtaşı ile (henüz tam olarak bilinmeyen bir nedenle) bir tapınak inşa edilmiştir.

Göbekli Tepe’de ilk arazi taraması sırasında yüzeyde ilk olarak bulunulan parçalar; ereksiyon halinde bir figür, kurt benzeri bir hayvan kafası, insan kafası ve üstünde dört ayaklı bir hayvan, üzerinde yılan ve insan kalçalarını betimleyen kazımaların olduğu bir taş, tepenin her tarafına yayılmış dikilitaş parçalarıdır.

T BİÇİMLİ DİKİLİTAŞLAR :

Resimde Göbekli Tepe’nin katmanları gözükmektedir. Yeşil renk ile en eski olan III.katman, sarı ile II.katman ve mavi ile de en yeni olan I.katman görülmektedir. Burada asıl olan III.katmandır.
Resimde ise şimdiye kadar kazısına başlanan ancak tamamı ortaya çıkarılamayan A, B, C, D, E ve F yapıları yer almaktadır. Bu yapıların çapı 10-30 m. arasında değişmektedir.

A yapısının merkezinde bulunan sütunlar güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunu, B, C, D ve E yapılarındakiler kuzey-güney doğrultusunu, F yapısındakiler ise güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunu göstermektedir.
Bu en eski ve gizemli tapınak kazılarında şimdiye kadar A-D yapılarında 43 T dikilitaş tespit edilmiştir. A-B yapılarında 12’şer, C-D yapılarında en az 14’er adet T dikilitaşın bulunması gerektiği belirlenmiştir. Dolayısı ile halen ortaya çıkarılamayan 9 adet T dikilitaş olduğu düşünülmektedir.
Jeomanyetik planlar, bu yapıların dışında daha en az 15 adet başka yapının da kazılmayı beklediğini göstermektedir. Göbekli Tepe’nin tamamında 200 adet megalitik dikilitaşın olması gerektiği ve bugüne kadar ancak 43 tanesinin ortaya çıkartıldığını söyleyebiliriz.
Stilize edilmiş insanları tasvir eden T biçimindeki sütunların ağırlıkları 40 ila 60 ton arasında değişmektedir. Tonlarca ağırlıkta olan bu taş sütunlar yaklaşık 300-400 m. ötedeki madenden bulundukları yerlere taşınmışlardır. İlkel el aletlerinden başka bir aletin olmadığı bu dönemde sütunların nasıl taşındığı ve dikildiği henüz çözülememiştir.

Resimlerde görüldüğü gibi her yapının merkezinde iki adet T şeklinde dikilitaş bulunmakta, diğer dikilitaşlar bu merkezin etrafında yer almaktadır.
Şimdiye kadar bulunan 43 adet dikilitaştan kimisi tam olarak ortaya çıkartılırken, kimisi yan duvarlara gömülü olarak bulunmuş ve bir kısmı görünebilmiş, bir kısmı taban özelliğinden dolayı en altına kadar kazılamamış ve bir kısmı da tamamen toprak dolguya gömük olarak bulunmuştur.
Buradaki dikilitaşların taştan yapılmış insan biçimleri olarak anlaşılması gerektiğini söyleyebiliriz. Bazı arkeologlara göre bunlar erkek ve kadın tasvirleridir ve o zamanki inanışın temelini teşkil etmektedir. Ancak bunu kanıtlayacak bir veri ne yazık ki (henüz) yoktur. Dikilitaşların hiçbirisinde insan yüzünü andıracak bir iz bulunamamıştır.

Dolayısı ile akla gelen soru şudur; insanlık tarihinini şimdiye kadar bilinen “en eski ve gizemli tapınak”ı olan Göbekli Tepe’de bulunan taşlar; atalarımız mı, tanrılar mı, kötü ruhlar mı?

Yazımın 4’üncü bölümünde bu konuya devam edeceğiz. Sevgiyle kalın.

“GÖBEKLİ TEPE-3 : EN ESKİ VE GİZEMLİ TAPINAK” üzerine 3 yorum

    1. Manyetik aletlerle yapılan jeolojik yer altı araştırmaları neticesinde mevcut yapılara benzer şekilde 15-20 arasında henüz kazıya başlanmamış yapı olduğu tespit edilmiştir.
      Kazı Başkanı Klaus Schmidt’e göre tüm bölgenin kazılarak ortaya çıkarılması için en az 50 yıla ihtiyaç vardır.

  1. Nacizane olarak bende, Göbekli Tepe’nin Hayranlarından Biriyim. Ve Oradaki T Şekilli Dikili Taşları Halay Çeken İnsanlara Benzetiyorum. Saygılarımla,

Yorumlar kapalı.