İBRAHİM PEYGAMBER, TUFAN VE ŞAMANLIK

Merhabalar,
* Yazı başlığı sizlere değişik gelmiş ve belki de kafanızı karıştırmış olabilir. Böyle ise sevinirim, çünkü karışmadan çözülmüyor 🙂
* Dan BROWN’ın kitaplarını okudunuz mu ve sever misiniz bilmiyorum; “Melekler ve Şeytanlar”, “Da Vinci Şifresi”, “Dijital Kale” , “Kayıp Sembol” .. ben çok severim, çok ilgimi çeker ve de piyasaya çıktıktan hemen sonra alıp okumuşumdur her birini.
Matematik profesörü bir baba ile ilahiyat müzisyeni bir annenin oğlu olan BROWN, bilim ve din gibi paradoksal felsefelerin egemen olduğu bir ortamda büyümüştür.
Eğitim döneminde bilim ve din arasındaki çelişik etkileşme, şifre çözme gibi temalara gönül vermiş ve daha sonra kitaplarında hep bu konuya yer vermiştir.
Bunu yapmasındaki ana düşüncesi (bana göre ve son kitabı “Başlangıç”da, diğer kitaplarına göre daha net biçimde ifade etmeye çalıştığı şekilde) şudur; bilim ve dinin bir birleşme noktası vardır ve o noktada Tanrı’nın varlığı ispat edilmiş olacaktır.
Peki bu doğru olabilir mi ve benim yazımla ne ilgisi var?
Önceki yazımda belirttiğim gibi mitoloji ve tarih birbirinin tamamlayıcısıdır. İkisinin içinde de dini motifler vardır. Örneğin “Yunan Mitolojisi” dediğimiz zaman bir çok tanrıdan söz ederiz. “Türk Mitolojisi”nde de Ülgen ve Erlik gibi birden çok tanrı vardır.
Özet olarak, bana göre; inanç konusunda bir görüş/karar üretebilmek için bu üç unsurun bir arada ele alınarak irdelenmesi gerekir.
İBRAHİM PEYGAMBER :
ξ Kimdi bu İbrahim Peygamber ? Neden ve nasıl Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların atası olmuştu? İbrahim Peygamber, oğullarının ve torunlarının yaşamlarına ve dinlerine ait bilgiler nereden geliyordu? Neden oğlu İshak’ı kurban etmeye kalkmıştı? Sünnet ne zaman başlamıştı?
ξ Görüldüğü gibi ilahi bir varlığı tanımak ve onunla ilgili bilgileri öğrenmek için sorduğumuz sorular bile gündelik hayata ait.. yani aslında ilahi ve gerçek hep bir arada.. ama nasıl?
ξ Tabi dini hikâyelerde ilahi güçlerin saygı görmesi için gerçekler biraz değiştirilebiliyor 😉
* Örneğin bir inanışa göre; İbrahim Peygamber Urfa’da bir mağarada doğuyor, her gün inanılmayacak kadar büyüyor ve doğduktan 15 gün sonra mağaradan çıkarak yıldızlara, Ay’a, ve Güneş’e bakıp tek tanrıya inanıyor.
ξ Kur’an Meryem Suresi ayet 49 : 
Allah’ın dışındaki taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir kenara çekildiği zaman ona İshak ve Yakup’u bağışladık.. açıklamasında ise ibrahim Peygamber’in ilk başlarda çok tanrılı bir dine inandığı söylenmektedir.

* Şamanlık da, Tengri inancının yozlaşması kapsamında özellikle Ruslar tarafından çok tanrılı bir din olarak lanse edilmektedir.
ξ Tevrat’da birçok yerde İbrahim Peygamberin ve oğullarının ticaret amacıyla Filistin’e ve Mısır’a gittiklerine dair baplar vardır. Bildiğimiz gibi Hz. Muhammet ve eşi Ayşe de ticaretle uğraşmışlardır. Yani hepsi gerçek kişilerdir.

ξ Dolayısı ile nerede ve ne zaman yaşadıklarına dair bilgiler açık olmayan Adem ve Havva da pekala gerçek insan olabilirler ve o zaman Urfa’da yaşamış oldukları da ileri sürülebilir, değil mi?
ξ Kur’an’da İbrahim Peygamber ile birlikte adı geçen birçok peygamber var ve bir kısmına da kitap verildiği yazıyor. Kur’an’a göre onlar, insan olarak en üstün ahlak sahibi, ıslahatçı.. kişiler.
* İsrail’de, özel gücü olan kişiler, kehanetlerde bulunarak kabileler arasında başlayan bir krizi çözüyor ve krizin atlatılmasını sağlıyorlar. Yunanlılar bu güce Charisma (Karizma) ve bu kişilere de kişilere Charismatik (Karizmatik) deniliyor. İsraillilere göre ise bu kişiler peygamberler.
ξ Başlangıçta peygamberliğin Tevrat’dan dolayı ilk olarak İsrail’de başladığına inanılsa da, Mısır hiyerogliflerinin okunması ile birlikte Tanrı’dan haber almanın Mezopotamya’da çok daha önceleri başladığı anlaşılmıştır.
* Yani buna göre peygamberlik Mezopotamya’ya dayanmaktadır. Mezopotamya ise Türklerin Orta Asya’dan gelip Zağros dağlarını aşarak yerleştikleri ilk coğrafyadır. 

ξ İbrahim ve ailesi Urfa’da yaşarken bölgede meydana gelen kuraklıktan sonra Kenan Ülkesine göç etmişlerdir. Batı Samiler olarak adlandırılan Kenan halkının baş tanrısı olan “El” ise bir boğa ile simgelenmiştir. Aslında bu Sümer’in baş tanrısı “Enlil” ile aynıdır.
* Kenan ülkesinde El’den sonra gelen tanrının adı ise “Baal”.. Bu da Türklerin ilk tek tanrılı dininin ana unsuru olan “Tengri (Gök Tanrı)” ile eşanlamlıdır.
NUH TUFANI :
ξ “Nuh Tufanı” adı verilen olayın ne zaman oluştuğuna dair bilgileri Tevrat’ın Tekvin Kitabının 5’inci Bap’ında bulabiliriz:
Allah Adem’i kendi benzeyişinde yaratıyor. Adem 130 yaşına geldiğinde oğlu Şit doğuyor; Şit 105 yaşında iken oğlu Enoş; Enoş 90 yaşında iken oğlu Kenan; Kenan 70 yaşında iken oğlu Mahalalel; Mahalalel 65 yaşında iken oğlu Yared; Yared 160 yaşında iken oğlu Hanok; Hanok 65 yaşında iken oğlu Metuşelah; Metuşelah 187 yaşında iken oğlu Lamek; Lamek 182 yaşında iken oğlu Nuh doğuyor.
* Tevrat-Tekvin-Bap 6 : Rab insanların kötülüğünden dolayı onları yarattığına pişman oluyor. Yalnız Nuh’u Allah yolunda iyi bir adam olarak görüyor. Allah ona, insanları fena oldukları için yok edeceğini, kendisine gofer ağacından bir gemi yapmasını, Tufan yaparak yeryüzündeki bütün insanları öldüreceğini söylüyor.
* Tevrat-Tekvin-Bap 7 : Tufan başladığında Nuh 600 yaşında ve yeryüzünde 40 gün Tufan oluyor.
ξ Bu üç bapı bir arada ele alırsak ve açıklamaları birleştirirsek çıkan sonuç şudur; Tanrı Adem’i yarattıktan 1.654 sene sonra yarattığı insanları (yaşantılarını beğenmediğinden) öldürmek için bir tufan yaratıyor.
* Bu nedenlerinden birisinin de Sodom ve Gomore şehirlerindeki yaygın eşcinsel yaşamın olduğunu düşünüyorum. Ancak Tevrat’ta verilen tarihler ile gerçek tarihler arasında bir uyuşmazlık var.
ξ Ayrıca gerçek kişilerin bu kadar uzun yaşaması (örneğin Tevrat’a göre Nuh 950 yaşında ölmüştür) ilahi varlıklara saygı duyulması amacıyla yapılan abartmalar olsa gerektir.

ξ Tevrat-Tekvin-Bap 8 : Rabbe, bir mezbaha yapıp hayvanlardan yakma kurbanları yapıyor. Rab, hoş kokuları duyunca bir daha böyle bir şey yapmayacağını söylüyor.
* Batı Samilerde felaket zamanında ilk doğan erkek çocukların yakılmak sureti ile kurban edilmesi bir gelenektir. Tevrat’ta da bununla aynı özellikte açıklamalar bulunmaktadır.
* Türklerin Tengri dininde ise kesilen hayvan iki parçaya ayrılarak iki ocakta yanan ateşin üstüne asılır ve çıkan kokulardan tanrıların doyurulacağına ve mutlu olacaklarına inanılırdı.
* Ayrıca eğer bu ayin bir nedenden dolayı yapılıyor ise yanan etten çıkan duman beyaz ise iyiye, siyah ise kötüye yorumlanırdı.
* Bu iki dini uygulamanın, aynı inanıştan geldiğini söylemek mümkün değil midir?
ξ Tevrat-Tekvin-Bap 10-11 :
Nuh’un oğlu Sam’den gelen Peleg 109 yıl yaşıyor. Onun oğlu Serog 200 yıl, onun oğlu Nahor 119 yıl yaşıyor. Nahor’un oğlu Terah. Terah 70 yaşında iken oğlu İbrahim doğuyor.

* Tevrat-Tekvin-Bap 25 : İbrahim 175 yıl yaşadıktan sonra ölüyor. Allah İbrahim’in Sara’dan olan oğlu İshak’ı mübarek kılıyor. İbrahim’in Hacer’den olan oğlu İsmail’in 12 oğlu oluyor. Bunlar 12 kavim oluyorlar.
* 12 sayısının Türkler’deki önemini yazımda açıklamıştım. 
ξ Tevrat-Tekvin-Bap 28 : İshak’ın oğlu Yakup rüyasında, başı göklere erişen bir merdiven görüyor. Allah’ın melekleri buradan çıkıp iniyorlar. Rab İshak’a “yerin bütün kabileleri sana mübarek kılınacaktır” diyor. İshak uyanınca “Gerçek Rab bu yerdedir. Bu yer Allah’ın evi, göklerin kapısıdır” diyor. Ayrıca uyandığı yere, başının altına koyduğu taşı dikiyor.
* Bu konuyu da Sümerler tarafında inşa edilen Ziggurat’lar olarak değerlendirmemiz gerektir. Ziggurat adı verilen tapınak “Tanrı Dağı” anlamındadır ve terası olan piramide benzer yapılardır ve uzun merdivenleri vardır.
* Yakup’un rüyasındaki göğe uzanan merdiven ile ziggurat hemen aynı şeydir. Ayrıca Türk mitolojisinde ve Tengri dini içinde var olan Şamanlık adı verilen uygulamalarda da göğe doğru yükselen bir merdivende söz edilmektedir. 

* Ayrıca Sümer’den önceki Ön Türklerin inancı olan Tengri dini içinde ve şamanlar tarafından uygulanan ritüellerde, ruhların bir yoldan yukarıya giderek Ülgen’e ulaşmak için gökyüzüne çıkmak için bir merdiven kullandıklarına inanılmaktadır.
* Taşlardan oluşan kulelere ise Türkler olarak “Balbal” diyoruz ve bunlara Orta Asya’da bir çok yerde rastlıyoruz.

ξ Tevrat-Tekvin-Bap 31 : Yakup Harran’da 20 yıl çalıştıktan sonra dayısının kızı olan karısını ve çocuklarını alıp ve de dayısının “terafim”ini çalıp (terafim her ailenin evinde bulunan ve atalarına ithaf ettikleri insan biçiminde küçük heykel, veya put) giderken kayınpederine yakalanıyor ve onunla anlaşma yapıp bu anlaşmanın göstergesi olarak taşlardan bir tepe yapıyor.
* Ayrıca Tevrat’a göre İbrahim’in de kendi tanrısı olduğu görülüyor. Çocukları sürekli ifadelerinde “babamızın Tanrısı” veya “İbrahim’in Tanrısı “ ifadelerini kullanıyorlar.
* Sümerlilerde de her şehrin, her ailenin ve her şahsın bir tanrısı vardır.

* Bu da yine Tengri dininin üç ana ögesinden birisi olan Atalar Kültü ile aynıdır. Daha önce anlattığım gibi ölen ataların naaşları, dirlik vermesi için evin altına gömülür ve Ata’dan kalan bir eşya kutsal sayılarak evin bir köşesinde muhafaza edilirdi.
ξ Bu ve buna benzer olaylara ait Tevrat’ın birçok yerinde geçen olay ve unsurlar Sümer dini ile örtüşüyor. Ve Sümerler de bir TÜRK koludur.
ARKEOLOJİK BULUNTULAR:
ξ Yazılarımı düzenli okumayan ve sadece bu yazıyı ele alan okurlarım bana şu soruyu yöneltebilirler; Tengri dini ne zaman ortaya çıktı ki bu etkileşimleri yapabilsin?
ξ Tengri dini içindeki inanışlar Amerikan Kızılderilileri’nde hala uygulanmakta ve hatta Zerdüştlük’te bulunan “güneşe gömme” adeti de sürdürülmektedir.
* Bu ve dilde ortak kullanılan kelimeler gibi bir çok ortak nokta Amerikan Kızılderilileri ile Türkler arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.
* Araştırmacılara göre Kızılderililer, Bering Boğazı kara halinde iken bu yolla Kıta Amerikası’na geçen Ön Türklerdir. Bunun da, son buzul çağının sona ermesi ve suların yükselmesinden önce olması gerektiği açıktır.
* Bu halde insanın var olması ile birlikte ortaya çıkan insanlık tarihinin ilk tek tanrılı dini olan Tengri inancı, kendisinden çok sonraları ortaya çıkan inanç istemlerini etkilemiştir.
ξ Türklerin bir kolu olan Sümerler ise MÖ 4.000-2.350 yılları arasında Mezopotamya bölgesinde yaşamış ve çağdaşları Avrupa’da mağaralarda yaşarken büyük bir medeniyet inşa etmişlerdir. MÖ 3.200 yılında da çivi yazısını bularak tarihin başlangıcını oluşturmuşlardır.
* Bu süreçte MÖ 2.850-MÖ 2.350 yılları arasındaki 500 yıllık bu döneme ER Sülaleler devri adı verilir. Bu döneme ait Krallara ait bilgiler ise bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen Sümer Kral Listeleri Tableti’nde bulunmaktadır.
* Bu gerçek ve tarihi tablette yer alan bilgilere göre, Tufan olayı gerçekleşmiştir.
* Tufan’dan önce Eridu, Badtibira, Larak, Sippar ve Şuruppak kabileleri arasında bir hakimiyet mücadelesi yaşanmış, daha sonra Şurupak Sülalesinden 10.Kral Ubartutu oğlu NUH zamanında tufan yaşanmıştır.

* Ayrıca Tufan olayı Sümerlerin kahraman kralına atfedilen Gılgamış Destanı’nda da geçmektedir.
ξ Tevrat’da (Tekvin 8-9) ve sonra da Kur’an’da (Hur Süresi 36-48’nci ayetler) Tufan olayı yazılı olmasına rağmen tarihi belirtilmemiştir.
* Önceleri dünya genelinde olduğu ileri sürülen tufanın daha sonra bölgesel olduğu ve Mezopotamya’da gerçekleştiği arkeolojik kazılarla ortaya çıkarılmıştır.

* Prof.Dr.Ekrem MEMİŞ “Eskiçağ’da Mezopotamya” adlı eserinde “İngiliz Arkeolog Sir Leonard WOOLEY tarafından 1922-1924 yıllarında Ur harabe tepesinde keşfedilen ve Kral Mezarlığı olduğu anlaşılan ve içinde 1.840 adet mezar bulunan höyüğün kazılarında, höyük üzerinde 3 metre kalınlıkta kum tabakası ile karşılaşıldığını ve bunun da tufan olayının ispatı” olduğunu ilan etmiştir.
* Kazıyı yapan İngiliz Arkeolog Sir Leonard WOOLEY ise “Excavations at Ur” adlı kitabında “Yapılan mikroskobik analiz, temiz kilden kalın bir katmanın eski Sümer Uygarlığını yok edecek kadar büyük bir tufanın burada meydana gelmiş olduğunu göstermiştir” demektedir.
* UR Sülalelerinden Şurupak Sülalesi Devri’ni ve yukarıdaki 1.654 sene hesabını birleştirirsek, Tanrı’nın Adem’i MÖ 4.000’li yıllarda yaratmış olması gerekir ki, bu da arkeolojik buluntuların bilimsel Karbon-14 yöntemi ile hesaplanan yaşları ile bağdaşmaz. Çünkü Göbekli Tepe, insanlar tarafından MÖ 9.600’de inşa edilmiştir.
SONUÇ :
ξ Dini inançlar kapsamında yazılan kitaplardaki olaylar, birçok kültürden gelen etkileşimlere de dayanmaktadır.
ξ Bu etkiler coğrafyaya ve halklara göre yorumlanmış, şekillenmiş ve bu motifler üzerinde geçmişten gelen inanışların da etkisi ile çeşitli hikâyeler yaratılmıştır.

ξ Bu bağlamda; tarihi belgeler, mitolojik hikayeler, arkeolojik bulgular ve dini motifler bir yerde örtüşmektedir.
ξ Asıl önemli olan insanın kendi özgür iradesi ile kendisine göre “doğru”yu bulması ve buna diğer kişiler tarafından saygı gösterilmesidir.
ξ Ancak inkar edilemeyecek ve herkes tarafından kabul edilmesi gereken bir gerçek vardır; çok tanrılı inanç sistemi olarak değerlendirilen “Şamanlık” ve tek tanrılı “Gök Tanrı” dini ile Türkler, tüm medeniyetleri ve dinleri etkilemiş ve hepsinin üzerinde derin izler bırakmıştır.

Sevgiyle kalın !