PUTPERESTLİK KONUSUNA FARKLI BİR YAKLAŞIM

Merhabalar,
Göbekli Tepe ve buna bağlı olarak Tengricilik ve Şamanlık konularında yaptığım araştırmalar neticesinde “put” ve “puta tapma” veya “putperestlik” olarak niteleyebileceğimiz konuların da kadim Türklerde ve bilinenden farklı uygulamalar olarak var olduğunu keşfettim.

Biraz daha derinlemesine inceleyince, ulaştığım noktada görüşlerimi sizlerle paylaşmak istedim. Ancak birazdan okuyacağınız açıklamaları daha iyi anlayabilmeniz için önce “ongon” konusuna değinmek istiyorum.
ONGON :
Ongonlar en önemli Kam (Şaman) araçlarındandır ve çok değişik biçimlerde bulunurlar; tahtadan oyulmuş, deri üzerine boyanmış, tahta bir çembere takılmış veya metalden yapılmış olabilirler. Bazı ongonlar ise soyuttur ve taş bebeklere benzerler.
∏ Ongonlar her ne kadar sıradan insanlar tarafından yapılmış olsa da, onu diriltmek ve içine bir ruh yerleştirmek Kam (Şaman)’a düşer. Diriltildikten sonra ongon, evin ya da çadırın kutsal bir yerine yerleştirilerek onurlandırılır ve içki, kan, süt ya da yağ verilerek beslenir.
∏ Ongonların çoğu ata ruhlarını ya da hayvan ruhlarını içerir. Ancak çok güçlü doğa ruhlarını içeren ongonlar da Kam’lar tarafından kullanılmıştır.
∏ Ongonlar kuşaktan kuşağa, elden ele geçer. Çünkü içinde barındırdığı ruh yaşamaya devam eder. Şifa ve ruhları geri getirme ayinleri için özel ongonlar yapılır, tedaviyi sürdürmek ve ruhları korumak için hastanın yanında bırakılır.
PUTPERESTLİK :
∏ Timur B. DAVLETOV “Şaman Doğa’nın Şifası Uyanınca” adlı kitabında; “Putperestlik”i de kapsayan Şamanlık dinine göre insanların deneyimlediği bütün inançlar, inançsızlık dahil olmak üzere birer gerçekliktir. Türklerde özelde ve Altay halklarında genelde “putperestlik”ten çok kadim dönemlerden itibaren söz etmemiz pek ala olanaklıdır” demektedir.
* Şamanizm’in bir din olduğu konusundaki görüşlerine katılmasam da, burada ilginç olan, DAVLETOV’un, Hakasya’da yaşamış ve Kamlık (Şamanlık) uygulamalarını incelemiş bir kişi olarak, bunların içine putperestliği dahil etmiş olmasıdır.
∏ Putperestlik ile ilgili ifadelere mitolojik öykülerde ve kutsal kitaplarda da rastlanmaktadır.
* Mitolojide İbrahim Peygamber’in babası Azer’in Kral Nemrud’un sarayında put yapan bir ağaç ustası olduğu ifade edilir. Tengri Dini ve buna bağlı Kamlık uygulamaları çok eski dönemlerden beri Türkler tarafından yaşatıldığı için, Azer tarafından imal edilen putların bu kapsama girdiği ve ongonlara Kam’ın hayat vermesi ile Tevrat’da yer alan hususların birbirine benzediği düşünülebilir.
* Tevrat’ta ise Tekvin Bap 25’de putperestlik anlamına gelebilecek şu hikaye ilgi çekicidir: İshak’ın ikiz oğulları var, Yakup ve Esav. Annesi Yakup’u daha çok seviyor. İbrahim kör oluyor ve bundan yararlanan Yakup ve annesi, İbrahim’e (büyük olan Esav’ın yerine) Yakup’u kutsatıyor. Esav buna çok sinirlenip Yakup’u öldüreceğini söylüyor, o da dayısının yanına kaçıyor. Dayısının güzel kızı ile evlenmek istiyor ama dayısı hile yaparak çirkin kızı ile evlendiriyor. Sonra da çalışıp güzel kızı alıyor. İntikam için dayısının bütün mallarını alıp karıları ile kaçarken dayısı yetişiyor ve “terafimi neden çaldın, onu geri ver” diyor…”
* Hikaye devam ediyor ama bizim konumuz burada.. terafim.. “Terafim”in ne olduğu Nuzi tabletleri okununca çözülmüştür ve “aile tanrısı heykeli” anlamına gelmektedir. Bu heykel ailede bir erkek evlat varsa ona, yoksa evlatlık erkek çocuğa geçmektedir.
* Tevrat burada, aslında aile için kutsal sayılan bir heykelden bahsetmektedir. Bu, büyük olasılıkla aile için kutsal sayılan bir “ata”ya ait heykeldir.. yani bu hikayede de Türklere ait olan “Atalar Kültü” söz konusudur.
∏ Sümerlilerde de (yukarıdaki resimde görüldüğü gibi) aynı yönde uygulamalar olduğunu Ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ’ın eserlerinden öğreniyoruz.
∏ Aslında put olayının başlangıcını, Türklerin ve insanlık tarihinin ilk tek tanrılı dini olan Tengricilik’in üç ana unsurundan birisi olan Atalar Kültü içinde aramak daha doğru olacaktır diye düşünüyorum.
ATALAR KÜLTÜ :
∏ Atalar kültünün eski Türk toplulukları arasında en köklü ve en eski inançlardan biri olduğunu söyleyebiliriz. Orta Asya Türklerinde bu kültün hayli yaygın olduğuna dair çok sayıda kanıt bulunmaktadır.
∏ Diğer taraftan Orkun Kitabeleri ve özellikle Bilge Kağan Kitabesi’nin sonunda yer alan bölümler Atalar Kültünün varlığının Kök Türklerde bulunduğunu göstermektedir.
Atalar Kültü, ölmüş atalara saygı gösterme ve onlar için kurbanlar sunma inanç ve adetidir. Ölen ataların ruhlarının geride kalanlara iyiliklerinin dokunabileceği inancı, buna bağlı olarak ata ruhlarını yaşamın içinde tutma, onlarla birlikte yaşama, onlara karşı minnet duygusu besleme bu kültün temelini oluşturur.
Atalar kültü, varlığı M.Ö. 35.000’li yıllara kadar giden Tengri Dini’nde önemli yeri olan bir inançtır.
∏ İlkel yaşamdan uygarlığı geçişin yaşandığı dönem olarak kabul edilen Neolitik çağda (MÖ 10.000-6.000) mezarlar yaşamın devam ettiği evlerin alt katlarındadır. Bu dönemde ve daha öncesinde insanlar, ruh ve bedenden oluştuklarına ve ruhun da kafanın içinde bulunduğuna inanmışlardır. Bu inanışa ve Atalar kültüne bağlı olarak da, ataları öldüğünde onların başını gövdelerinden ayırmışlar ve başlarını yaşadıkları evlerin alt katına gömmüşler yani atalarını yanlarında tutmuşlar ve onlarla birlikte yaşamışlardır.
PUTA DÖNÜŞEN ATALAR:
∏ Atalar Kültü kapsamında, başlangıçta, içinde atasının ruhunun bulunduğuna inandığı kafasını keserek evin altına gömen Neolitik Çağ insanı, daha sonra ölen büyüklerinin/atalarının modellerini/heykelciklerini yapmış, bu heykelcikleri evlerinin özel bir köşesine koymuş, Türklerde “Atalara Saygı Günü” olarak kutlanan her perşembe günü onlara saygılarını sunmuş, bir şekilde atasının varlığını o heykelcikte betimlemek sureti ile terapi yapmış ve (bugünkü moda tabiri ile) olumlu enerji toplamıştır.
∏ Ayrıca Türklerin, savaşa giderken atalarını temsil eden küçük heykelcikleri, ondan güç almak için yanlarında ve yağlı bir torba içinde muhafaza ederek taşıdıkları bilinmektedir.
∏ Prof.Abdülkadir İNAN “Tarihte ve Günümüzde Şamanizm” adlı eserinde bu konuyla ilgili olarak şöyle demektedir: “Çin kaynaklarına göre Gök Türkler tanrıların suretlerini keçeden yaparlar ve deri torbalar içinde muhafaza ederlerdi. Bu suretleri iç yağı ile yağlarlar ve sırıklar üzerine dikerlerdi. Yılın dört mevsiminde bu tanrılara kurbanlar keserlerdi. Bu tasvirler Altaylıların “töz-tös”, Yakutların “tana”, Moğolların “on-gon” dedikleri putlardan başka bir şey değildir.”
∏  Prof.Dr.Saadettin GÖMEÇ de Şamanizm ve Eski Türk Dini adlı kitabında, 1253 senesinde Fransa Kralı IX.Ludwig tarafından Moğolistan’a gönderilen Wilhelm RUBRUCK’un bir Budist tapınağında gördüğü putlar hakkında aldığı malumat üzerine; “Uygurlar bir Tanrıya inanırlar. Tanrının insan veya başka bir cisim halinde tasvir edilmesini uygun bulmazlar. Onlara [Niçin bu kadar putunuz var?] diye sorduğumda [Bizimkilerden birisinin yakını öldüğü zaman, onun suretini yapar ve buraya koyar. Biz de bunları ölünün hatırası için saklarız]” şeklindeki sözlerine yer vermiştir.  
∏ 
Putlara tapmanın kaynağı konusunda Ebü’l Gazi Han’ın görüşleri de doğrudan doğruya “töz” ile ilgilidir. Ona göre; “O zaman Türklerde bir adet vardır ki, birinin oğlu, kızı, ağabeyi veya küçük kardeşi veya başka bir kıymetlisi ölürse, onun suretini kugurçak (kukla) yapar, evinde saklardı. Ara sıra o sureti öpüp sevip okşayarak “bu filanın sureti” derlerdi. Bu suretin önüne yemeklerinin ilk lokmalarını koyarlardı. Yüzlerini, gözlerini kuklaya sürüp önünde yere eğilirlerdi. İşte böylelikle haberleri olmadan puta tapmayı meydana getirdiler.”
∏ Bazı araştırmacıların tezine göre; Araplar, Müslüman olmayan Türkleri İslamiyete geçirmek için başlatmış oldukları katliamlar öncesinde bu bölgede yaşayanlarla ilk karşılaştıklarında, onların çok sayıda heykele taptıklarını görmüşler, bu halkı “heykellere tapan cahiller” olarak nitelendirmişler, bu heykellere “törkün” ve bu halka da “Törkler” demişlerdir. “Türk” adı da buradan gelmektedir.
∏ Prof.Dr.Abdülkadir İNAN “Eski Türk Dini Tarihi” adlı eserinde bu konuda şunları söylemektedir: Gök Türkler devrinde ölüyü anma töreni için mezar üzerine yapılan ölünün heykeli ve tapınak bu töz (yani atalar) kültünün daha olgunlaşmış şeklinden ibaretti. Gök Türkler bu ölüler kültüne büyük önem vermişlerdir. Son yıllarda yapılan kazılarda ölüler, heykellerle beraber tapınak kazılarında bulunmuştur. Ölüler için yuğ (matem) ayini de bu heykelin yanında yapılırdı. Bu dini gelenek Gök Türklerden sonra Kamist ve sözde Hristiyan Kıpçaklarda görülmüştür.” diyerek, “put” olarak tanımlanan heykellerin aslında Türklerin inancı kapsamındaki bir uygulama olduğunu açıkça belirtmiştir.
SONUÇ :
Günümüzde “put” olarak isimlendirilen varlıklar, Orta Asya’dan Mezopotamya bölgesine gelmiş atalarımızın “Atalar kültü” inancıyla bağlantılı olan “töz, tös, tör, törkün, türkün” ismi verilmiş heykelcikler; “putperestlik” olarak ifade edilen olgu da, bu kapsamda başlamış ve daha sonra şekil değiştirerek heykellere tapınma biçimine bürünmüş inanış olabilir.