TENGRİCİLİK’İN FELSEFESİ

Bir kez daha merhaba sevgili okurlar.
Tengri Dini hakkında TENGRİCİLİK ŞAMANİZM’E KARŞI ve TÜRK MİTOLOJİSİNDE TENGRİCİLİK konulu yazılarım umarım sizlerde bir parça da olsa biz (dünya) Türklerinin ilk dini konusunda farkındalık yaratmıştır.

Bugün de “Tengricilik nedir ve hangi felsefe üzerinde gelişmiştir?” konusuna girerek sizlere daha nesnel bilgiler vermeye çalışacağım.
Bu yazımdan sonra da Tengricilik nedir, uygulamaları nelerdir, Tengricilik’in Türk dünyasındaki serüveni ile diğer dinler (Musevilik, Hristiyanlık, İslamiyet ve Budizm) ile karşılaştırma yaparak konuyu tamamlamaya ve sizlerin Türklerin gerçek dini hakkında bilgi seviyesinde bilince sahibi olmanızı sağlamaya çalışacağım.
Hadi başlayalım.. Ama bu sefer amacım aklınızı karıştırmak değil zihninizi berraklaştırmak 🙂
NEDEN TENGRİCİLİK :
TÜRK MİTOLOJİSİNDE TENGRİCİLİK konulu yazımda hatırlarsanız şöyle demiştim:
Türk’ün (doğacı) yaşam tarzından ortaya çıkmış, Türk’ün kişilik yapısına ve düşünce sistemine uygun olan din Tengriciliktir. Tengricilik Türklere ait ulusal bir inançtır. Semitik (Araplara ait) dinler Türk’ün doğasına ve yapısına uygun değildir.
⊕ Son zamanlarda çoğunuzun bildiği ve siyasi otoritenin de kabul ettiği bir gerçek olarak, özellikle gençlerimiz arasında İslamiyetten soğuma ve sonuç olarak Tengricilik, Deizim ve Ateizm gibi farklı inançlara doğru bir ilgi ve kayma görülmektedir.
* Çünkü önceki yazımda belirttiğim gibi “din” denilen olgu onu ortaya çıkarak “ulus” ile alakalı bir konudur, ulusun yapısı ve kültürü ile yoğrularak ortaya çıkar.
* Gelişen teknoloji ile birlikte İslamiyetin gereklerini ve gerçeklerini sorgulamaya başlayan gençlik, bir takım “malum” sebeplerin de ilave etkisi ile bu inançtan uzaklaşmakta, kendine bir yön bulmaya çalışmaktadır.
* Bu nedenden dolayı Türklerin ilk tek tanrılı dini olan Tengricilik konusunda derinlemesine araştırmalar ve bunlar yayımlanarak halkımızın bilgisine sunulmalıdır. ⊕ Böylece Türk insanı kültürel ve inanç zenginliği konusunda bilgi sahibi olarak kendi benliğine uygun inancına sahip çıkabilir. 
DİN NEDİR?
⊕ GÖBEKLİ TEPE-13 : TENGRİCİLİK konulu yazımdan bir alıntı yaparsam yazılarımı düzenli okuyanlar hatırlayacaktır:
* Tarih öncesi insanlar, açıklayamadıkları olaylardan ve özellikle bunlardan kaynaklanan korkularından dolayı doğa olaylarını ve cisimlerini yüceleştirme ihtiyacı hissetmişlerdir.
* Çünkü o zamanlarda (bugün de hala geçerli olduğu üzere) bilinmeyenler çoktu ancak bilinmeyeni bilinene döndürmek için veri yoktur.

* Dolayısı ile açıklanamayan durumları açıklayabilecek şekilde güneş, yıldızlar, evren gibi varlıkları yaratan yüce bir güç olmalıydı. Bu düşüncenin doğal sonucu olarak yüce bir gücün var olması gerektiğine inanmışlar, bu yüce gücü kendilerine göre tanımlamışlar ve bu düşünce de “inanç” olarak yerleşmiştir. İnançların da sistematikleştirilmesi ile “din” oluşmuştur.
⊕ Gerek ilk insanın yarattığı ve gerekse daha sonra insanlara empoze edilen “din” olgusu, en temelde “korku” duygusuna yerleşmiş ve o duygudan beslenmiştir.
* Cesareti olmayan insanlar “cehennem” korkusu ile baskı altına alınırken bundan korkmayan insanlar da elbet ortaya çıkmıştır. Bu insanlar da “cehennem/öteki dünya” beklenilmeden bu dünyada cezalandırılmış, çeşitli işkencelere maruz bırakılmış hatta katledilmişlerdir. Yani inansanız da inanmasanız da cezaya çarptırılmanız kaçınılmazdır.
⊕ Ayrıca insanları bir şekilde korku sarmalından kurtarmak ve umut dünyasını canlı tutmak için Musevilik ve Hristiyanlıkta “mesih”, “mehdi” gibi geleceğe yönelik figürler oluşturulmuş, ancak daha sonra bu umutlarını yok etmek ve insanlar üzerinde tam bir kontrol sağlamak için “bu son peygamberdir ve son kitaptır” denilerek geleceğe yönelik düşünsel kapılar kapatılmıştır.
⊕ İnsanın bir “Tanrı”ya ihtiyaç duyması, ancak ve ancak kendini ve “Tanrı”yı nasıl tanımladığı ile ilgilidir.
* Özgür bir hayata sahip olduğunu kabul ederek hayatını tanımlıyorsan, “Tanrı”yı doğadan görüp “sonsuzluk” olarak tanımlıyorsan sana korku salan ve baskı yapan bir “Tanrı”ya ihtiyacın yoktur.
TENGRİCİLİK NE ZAMAN VE NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?
⊕ Yeryüzünde ilk Türk var olduğunda, Türk’ün inanç felsefesi de yazılmaya başlanmıştır.
⊕ Yüzyıllarca saf ve özgün olarak yazılan, temelleri “Hayat Ağacı”nın kökleri kadar derin ve sağlam olan bu inancın yolu zamanla başka inanç sistemleri ile kesişmiştir.
 Ancak bu ağacın kökleri o kadar sağlamdır ki, karışılan diğer inançların içinde bile varlığını bugüne kadar sürdürmüştür.
⊕ Kült, yüce ve kutsal olarak bilinen varlıklara karşı duyulan saygı ve onlara tapınma anlamına gelmektedir. Bu bağlamda Türklerde, daha önce bahsettiğim Atalar Kültü, Ateş Kültü, Akbaba Kültü gibi kültlere ilave olarak Orman Kültü, Dağ Kültü, Hayvan Kültü vb. bir çok kült vardır.
* Çünkü bu kutsal sayılan varlıklar Türk’ün günlük yaşamının doğal ve ayrılmaz bir parçasıdır.
⊕ Örneğin Atalar Kültü kapsamında insanlar ölen büyüklerinin/ atalarının modellerini, heykelciklerini yapmış, evlerinin bir köşesine koymuş, özel günlerde (her Perşembe “Atalara Saygı Günü”dür) onlara saygılarını sunmuş, bir şekilde atasının varlığını o heykelcikte betimlemek sureti ile terapi yapmış ve (bugünkü moda tabiri ile) etrafına olumlu enerji toplamış ve yaymıştır.
* Bu gelenek yaygınlaşmış ve sonra da Türklerin Semitik ve Sinitik dinlerin etkisine girerek ve Tengri inancından uzaklaşmaları neticesinde kült ortadan kalkarak bu saygı gösterisi “puta tapınma” olarak adlandırılmıştır.
TENGRİCİLİK’İN TEMEL İNANÇLARI :
⊕ Tengricilik’in temelinde “Evrenin Yaratıcısı Tengri (Gök Tanrı)”, “Atalar Kültü” ve diğer birçok kültü içine alan “Doğaya Saygı” vardır. Yani Tengri Dini “Tanrı-İnsan-Doğa” üçgeninde hayat bulur.
⊕ Atalar Kültü gereği Türk insanı hem kendinden önce gelmiş ve hem de kendinden sonra gelecek yedi kuşaktan sorumludur ve onların mutluluğu ve refahı için yaşamak, çalışmak zorundadır.
⊕ Dolayısı ile insan Tengri’ye karşı değil kendi nesline karşı sorumludur. Bu durumda da insanın “Tanrı”dan gelecek bir “yasalar kitabı”a ihtiyacı yoktur.
⊕ Tengricilik Semitik dinler gibi bağnaz değildir, gelişime ve değişime açıktır.

⊕ Tengri sonsuzluk olarak tanımlanmış ve gök ile simgelenmiştir. Doğa güçleri ise Tengri ile irtibat kurabildiğimiz gerçekliklerdir. Yani doğa, Tengri’nin görüntüsüdür.
* Ancak bu “doğa” kavramı, bizim bugün anladığımız “doğa”dan çok farklıdır. Tengricilik’teki “doğa”, dünyanın dışında ve tüm evreni hatta daha da ötesini kapsayan genel bütünlüktür. Tengri de bu bütünlüğün kendisidir.
⊕ Tengri, bu sonsuzluğun insan için görünebilen kısmı olan “Gök” ile adlandırılmış ve “Gök”ün sonsuzluğunu simgelediği kabul edilmiştir.
⊕ Tengri; dünyayı altı günde yaratan sonra da dinlenmeye çekilen bir hükümdar değil, yaratıcı gücünü doğa ile paylaşan bir varlıktır.
⊕ Tengricilik’e göre, yaratma ve evrim henüz tamamlanmamıştır. Çünkü evren ve dolayısı ile dünya yani “madde” sürekli değişmekte ve gelişmektedir. Bu, canlı ve cansız bütün varlıklar için geçerlidir. Tengri yasayı böyle koymuştur.
⊕ Tengricilik’de güneş, ay, ağaç, su, nehir, dağ vb. doğa varlıklarına dua edilir. Bu dua, onların varlığına karşı saygı sunulmasından ibarettir. Çünkü yağmurda, çiçekte, güneş ışınında, ağaçta.. her şeyde Tengri’nin izini görürüz.
* Bu doğa olayları ve doğal güçler Tengri’ye dayanan enerji hareketleridir. Doğa güçlerini anlamak için de bilime ihtiyaç duyarız. Dolayısı ile bilimsel gelişmeleri takip etmek Tengriciler için büyük öneme sahiptir.
* Tengricilik doğadan kopuk değildir, yöneten değildir, dualara yanıt veren bir pozisyonda değildir.
⊕ Tengri, insan ilişkilerini veya toplum düzenini dikte ettiren ve bunu denetleyen bir konumda da değildir.
⊕ Tengri’ye ulaşmak ve O’nun sonsuz gücünden yararlanmak için ata ruhlarımızı aracı olarak kullanmalıyız. O nedenle (iyi olarak bildiğimiz) atalarımızı/ölmüşlerimizi sürekli iyi şeylerle anmak, onlar adına yemekler dağıtmak, saçılar yapmak ve onları her zaman yaşamak durumundayız.

⊕ Konuya bu şekilde girmemin nedeni; TÜRK MİTOLOJİSİNDE TENGRİCİLİK konulu yazımda belirttiğim gibi, Tengricilik’i, benliğimize yüklenen semitik bağnazlıklardan ve şartlanmalardan kendimizi kurtararak anlamaya çalışmamızın gerekliliğidir.
SONUÇ :
⊕ Bahattin ÖGEL “eskilere gittikçe Türklerde din düşüncesi berraklaşıyor ve aydınlanıyordu” der.
⊕ Tengricilik, onbinlerce yıl önce Türk ulusunun kendi özünden çıkan bir inanç sistemi olduğu için çok zor silinebilecek bir kök kılavuzdur.
⊕ Sanatın, öğretilerin, dinin ve tıbbın kaynağı olarak görülen Tengricilik, dogmalara dayanmaz,  özgür düşüncenin sığınağı ve yardımcısıdır.
⊕ “Türk” olarak; Türk’e ait inanç sistemimizi hergün geliştirmeli, doğaya ve kutsal varlıklarına saygı göstermeli, Tengri’nin yarattığı insanlar olarak yine O’nun yarattığı doğayı, sorumluluk üstlenerek korumalıyız.
⊕ Bu kendimize karşı olduğu gibi bizden sonra gelecek nesillere karşı da sorumluluğumuzdur.

Sonraki yazımda “Tengricilik nedir, ne değildir? ve “Tengricilik Uygulamaları” konularında bilgiler vermeye çalışacağım.
Sevgiyle kalın.