ORTA ASYA TÜRK KÜLTÜRÜ

Merhabalar,
Bundan önceki yazımda Türklerin MÖ 12.000’li yıllardan beri (belkide daha önceleri) Orta Asya’da var olduklarını ve burada kültürlerini oluşturarak uygarlıklarını kurduklarını anlatmıştım.
İşte hem bu konuda biraz daha bilgi vermek hem de ileride anlatacağım Sümerler’in kültürel birikiminin nereden geldiğini daha iyi kavrayabilmek için bu yazımı Orta Asya’daki “kültür bölgeleri” konusuna ayırmak istiyorum.
Çünkü bu konuda edinilecek bilgiler Orta Asya öncesinde ve sonrasında ortaya çıkan Türk kültürünü birbirine bağlayacak unsur olacak ve buradan da Göbekli Tepe’ye giden bir yol açacaktır.
GİRİŞ :
Orta Asya, Ön Türklerin anayurdu kabul edilmektedir. Ancak bazı bilim adamı/araştırmacılara göre Orta Asya Türklerin “atayurdu”, Anadolu ise “anayurdu”dur.

√ Orta Asya’nın muhtelif bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda paleolitik çağlara kadar uzanan kültür katmanları da tespit edilmiştir. Özellikle sadece Türk kültüründe yer alan kurganlarda Türk ve insanlık tarihine ışık tutacak çok önemli eserler elde edilmiştir.
√ Türk tarihi ve kültürü; doğuda Japon Denizi, batıda Orta ve Kuzeydoğu Avrupa, kuzeyde Sibirya ve güneyde Çin’den Hindistan’a ve oradan da Ortadoğu’ya kadar uzanan ve adına “Avrasya denilen çok geniş bir coğrafyada gelişmiştir.
√ Türk “Uygarlığı”nın temelini oluşturan kültürler ve geliştikleri bölgeler ise şunlardır:
ANAV KÜLTÜRÜ (MÖ 9.000-3.000) :
√ Orta Asya’nın ve dünyanın en eski kültürü “Anav Kültürü”dür. Türkmenistan sınırları içindeki Köpet Dağı’nın eteğinde yer alan Anav bölgesinde ortaya çıkan kalıntılar bunu desteklemektedir.
√ Anav, o çağdaki Ön Asya, Güney Asya ve Uzak Doğu’da ortaya çıkarılan uygarlıklar arasında ilk başlangıç merkezini oluşturmaktadır.

√ Bu dönem insanları; tarım ve hayvancılıkla uğraşmış, seramik ve madenlerden süs eşyaları yapmış, kerpiç evlerde oturmuş, toprak ve bakırdan kaplar yapmış, kumaş dokumuş, koyun, keçi, sığır, deve, köpek gibi hayvanları beslemiş, güneşte kuruttukları tuğlalarla dört köşe evler yapmışlardır. Bu yönleri ile de yerleşik ve tarımcı bir kültüre sahiptirler.
√ Dolayısı ile Anav kazı verilerine göre; Orta Asya’da buğday tarımına MÖ 8.000’lerde, hayvan evcilleştirilmesine ise MÖ 6.000’li yıllarda başlanmıştır. Bu nedenle de dünya üzerindeki yerleşik yaşamın ilk olarak Anav’da başladığı kanıtlanmıştır.
√ Bu tez, Amerikalı jeolog Parhael PUMPELLY tarafından Anav’ın kuzeyinde ve güneyinde yer alan iki kurganda elde edilen verilerle doğrulanmış ve kanıtlanmıştır.
* Burada vurgulamam gerekirse, “kurgan” geleneği sadece ve sadece Türklere özgü bir gelenektir. Türkler dışındaki hiçbir halkın bu gelenekle ilgisi yoktur.
* Kurgan, mezarlar üzerine toprak ve taşların yığılması ile yükseltilen kurgan, “tümülüs” ya da “piramit” adıyla anılan yapılardır.
* Kurgan kelimesi de Sümerce’den gelmektedir ; “dağ” anlamına gelen “kur” ve “inanç” anlamına gelen “güne” kelimelerinin birleşiminden oluşur ve “kutsal dağ” anlamını taşır.
* Kurganlar; içlerinde odalar bulunan, elit kişilerin değerli eşyaları, atları, hizmetlileri (öbür dünyada elit kişiye hizmet etmeleri maksadıyla öldürülerek) ve savaş arabalarıyla birlikte gömüldükleri mezarlardır.
√ Anav’da gelişen Ön Türk kültürü Avrupa’nın doğusu ve güneyine de yayılmış ve Ön Türkler Balkanlar, Batı Anadolu, İtayla, İspanya ve Güney Fransa’ya kadar gelişmiş uygarlıklarını taşımışlardır. Bu uygarlıklar Etrüsk, Pelasg, Trak, Makedon, Frig, Truva, Rae, Ligur, İber, Aquit gibi uygarlıklardır.
√ Roma ve Eski Yunan uygarlıkları bu uygarlıklar üzerinde yükselmiş, bu hakların kültürel ve teknik birikimleri Roma ve Eski Yunan uygarlıklarına aktarılmıştır.
√ Kuraklık sonucunda güneye göç eden Türkler ise Çin’de Sarı Irmak boyuna yerleşmişler ve buraya Ön Türk kültürünü taşımışlardır. Ancak bu kültürü Çinliler sahiplenmek istemektedir.
* Ancak bugünkü Xian şehri bölgesinde gelişen bu uygarlığın insanlarının yazı yazmayı, takvim kullanmayı, metalleri şekillendirmeyi ve tekerlekli araç/kasnak gibi aletleri kullanmayı bildikleri, çanak çömlek yaptıkları, pirinç yetiştirdikleri ve ipek ürettikleri ortaya çıkarılmıştır.
Ayrıca Çinliler tarafından MÖ 200’lü yıllara tarihlenen ancak MÖ 5.000’i yıllarda yapıldığı tespit edilen piramit de Ön Türk kültürünün varlığına işaret etmektedir.
* 2’nci Dünya Savaşı sırasında bir pilotun görmesi üzerine dünyanın haberdar olduğu bu yapıya “Beyaz Piramit” adı verilmektedir.
 

* İçinde Ön Türklere ait yazıtların ve malzemelerin bulunduğu bilinen bu piramitin olduğu bölge Çin tarafından “yasak bölge” ilan edilmiştir ve incelenmesine izin verilmemektedir.
* Piramitin içinde Türklere ait semboller, heykeller, tabletler, iki metre uzunluğunda bir mumya, kurt başları, ay-yıldız sembolleri ve Oğuz Kağan’ın üç metre yüksekliğindeki temsili suretinin bulunduğu iddia edilmektedir.
√ Özet olarak bugün “Çin Uygarlığı” olarak bilinen uygarlık da Ön Türkler tarafından kurulmuş bir Türk uygarlıklar zinciridir. Sinitik Çinliler bu bölgeye ilk kez MS 500’ncü yıllarda Hindi-Çini’nden göç ederek gelmişlerdir.
KELTİMİNAR KÜLTÜRÜ (MÖ 3.000) :
√ Aral Gölü’ne dökülen Amuderya Deltası civarında balıkçılık ve avcılıkla uğraşan bir Orta Asya kültürüdür. İnsanlar bu çevrede yerleşik bir hayat sürmüşlerdir.
√ Prof.Dr.Reşat GENÇ’e göre; “Türk Uygarlığına ait eskizlerin bulunduğu Anav ve Kelteminar Kültürlerinin Batı Asya’da bulunması, Türklerin eski yurdunun bu civarlar olduğunu ve ilk Türklerin göçlerinin de Batı’dan Doğu’ya doğru yapıldığını gösterir” demektedir.
* Burada bir parantez açarak ve aklınıza takılabilecek “Göçler hangi istikamette oldu?” sorusuna cevap vermem gerekirse, Orta Asya’dan tüm yönlere yapılan göçlerden sonra genelde Türk ile Türk’ün savaşı sonrasında ve/veya Mezopotamya bölgesinde MÖ 6.000’li yıllarda yaşanan kuraklıktan sonra bazı Türk toplumları tarafından Orta Asya’ya doğru dar ölçekli göçler de yaşanmıştır.
AFENESYOVA KÜLTÜRÜ (MÖ 3.000-1.700):
√ Altay Dağları’ndan idil (Volga) Nehri’ne kadar uzanan geniş bozkırlara yayılmış olan göçebe-savaşçı Türklerin oluşturduğu bu kültüre Abakan Kültürü de denmektedir.
√ Çakmaktaşından yapılmış ok uçları, kemik iğneler, bakır bilezik ve küpeler, renkli çömlekler, bıçaklar, maden işlemeciliğinde kullanılan aletler bu kültürün başlıca eserleridir.
ANDRONOVA KÜLTÜRÜ (MÖ 17.00-1.200) :
√ Bu kültür Tanrı Dağları’ndan Ural Nehri’ne kadar uzanan bozkırlarda kendisini gösterir ve Afenesyova Kültürü’nün devamı sayılır.
√ Prof.Dr.Ekrem MEMİŞ’e göre “bu kültür beyaz tenli, yuvarlak kafalı, brakisefal tipte atlı-savaşçı bir topluluk olan Erken Türkler tarafından ortaya koyulmuş bir kültürdür” saptamasında bulunur.
√ Geniş ağızlı, düz tabanlı, kulpsuz ve süslü kaplar; bakır, altın ve tunçtan yapılmış süs eşyaları ve silahlar bu kültüre ait objelerdir.
KARASUK KÜLTÜRÜ (MÖ 1.200-700) :
√ Androvo kültürünün devamıdır ve Yenisey Irmağı etrafından ortaya çıkmıştır.
√ Yenilik olarak demir madeni bulunmuş ve işlenmiştir. Ayrıca dört tekerlekli arabalar ve keçeden yapılmış çadırlar ilk defa bu dönemde kullanılmıştır. Karasuk Kültürü insanı koyun yününden elbiseler yapmıştır.

TAGAR VE TAŞTIK KÜLTÜRÜ (MÖ 700-100):
√ Karasuk Kültürü’nden sonra Abakan ve Minusink bölgelerinde Tagar Kültürü gelişmiştir.
√ Bu kültüre ait tunçtan iki yanı keskin bıçaklar, ok uçları, tokalar, iğneler, bilezikler, küpeler, taraklar ve saplı aynalar bulunmuştur.

√ Taştık Kültürü’nde kullanılan eşyalar üzerinde bulunan hayvan başı motifleri Orta Asya insanının geliştirdiği hayvan sanatının temelini oluşturmuştur. Dağ keçisi, geyik, at, boğa, kaplan ve yırtıcı kuş tasvirleri Türk Kültürü’nün sanatsal özelliklerini yansıtmaktadır.
SONUÇ :
√ Türkler MÖ 30.000’li yıllardan beri tarih sahnesindedirler ve Atayurtları Orta Asya’dır.
√ Türkler Anav’da geliştirdikleri üstün kültürlerini kendileri ile birlikte götürmüş ve bugün dünyada var olan tüm uygarlıkların temellerini atmışlardır.
√ Sadece Sümer, Elam, Hatti-Hitit gibi uygarlıklar değil Roma, Eski Yunan, İran ve Çin uygarlıkları da Ön Türkler tarafından oluşturulmuştur ve bu anlamda aslında hepsi birer Türk uygarlığıdır.
√ MÖ 9.000’li yıllarda Türkmenistan’dan dünyanın çeşitli bölgelerine dağılan ve bin yıllar içinde homojen bir ırk olma özelliğini kaybeden Türkler Semitik, Sinitik ve “Hint-Avrupalı” halklarla karışarak değişik ırk özellikleri göstermeye başlamışlardır.
√ 1683’de yaşanan başarısız II.Viyana Kuşatmasından sonra başlayan gerileme süreci sonucunda Osmanlı İmparatorluğu yıkılınca, Batı’da o tarihe kadar var olan “korku” duygusu yerini “nefret” ve “küçümsemeye” bırakmıştır.
√ Bu nedenle Batılı tarihçiler Türkleri göçebe-barbar bir halk olarak görmek istemiş, gerçekleri çarptırarak Türklere bu rolü vermiş ve Türk Tarihi’ni yok saymaya çalışmışlardır.
√ Bu duygunun devamı olarak Avrupalılar (ve Sovyetler) Türk tarihini gasp ederek kendilerine bir üstünlük sağlama peşindedirler. Bu çaba Arif ERMAN’ın deyimi ile “devletler destekli uluslararası bilimsel bir komplo”dur.
√ Ancak bu tarihin Türklerle başladığı ve Türklerin MÖ 12.000’li yıllardan ve belki de daha öncelerden beri tarih sahnesinde ve de başat rolde oldukları gerçeğini değiştirmez.
√ Bu nedenle Türkler olarak yapmamız gereken kendi tarihimize sahip çıkmak, gerçekleri ortaya koymak ve bunu açıkça ilan etmektir. Bu bir ZORUNLULUKTUR!
Sevgiyle kalın.