YÖNETİŞİM VE HETERARŞİ

Dünya genelinde yaşanan ekonomik, toplumsal, siyasal ve teknolojik gelişmeler, her alanı olduğu gibi yönetsel alanı da etkilemiş ve yönetim alanında yeni kavramların, anlayışların ve kurumların ortaya çıkmasına ve mevcut kavram, anlayış ve kurumların inanılmaz bir hızla değişim ve dönüşüme uğramasına sebep olmuştur.
1980’li yıların öncesinde sadece özel sektörde geçerli olan etkinlik/etkililik ve verimlilik arayışları, son yıllarda kamu sektöründe yaşanan değişimin bir sonucu olarak ortaya çıkan “Yeni Kamu İşletmeciliği modeli” olan yönetişim yaklaşımıyla kamu sektöründe de kendisini göstermeye başlamıştır.
Bu yaklaşımın temelini etkinlik kavramı oluşturmaktadır. Yaklaşım çerçevesinde etkinliği sağlayan olgular ise hesap verilebilirlik, katılımcılık, vatandaşların karar alma süreçlerinde rol alması, şeffaflık, denetim ve hukukun üstünlüğü gibi kavramlardır.

YÖNETİŞİM KAVRAMI NE ZAMAN VE NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR ?
Dünya’da ortaya çıkışı :
* Yönetişim terim olarak ilk kez 16. Yüzyılda Kuzey Avrupa’da, ardından da bütün dünyada kullanılmaya başlanmıştır.
* 1980’li yıllarda Latin Amerika’da belirginleşen demokratikleşme dalgasıyla ve bu dalganın 1990’lardan itibaren Afrika’da yayılmasıyla, dünya genelinde gelişiminin arttığı görülmektedir.
* 1992 yılında Rio de Janeiro’da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansının en temel belgesi olan Gündem 21 belgesi “küresel ortaklık” kavramını gündeme getirmiş, bu kavramla birlikte geleneksel yönetim anlayışı, yerini çok aktörlü yönetim olarak yönetişime bırakmıştır.
* Bu yeni anlayış çerçevesinde hükümetler, yerel yönetimler, iş çevresi, işçiler ve işçi sendikaları, hükümet dışı kuruluşlar, bilim insanları, kadınlar, çocuklar, gençler ve yerli halk ortaklar olarak görülmeye başlanarak, sorunların çözümünde ve kararların alınmasında toplumun tüm kesimlerinin sorumluluk alması gerektiği vurgulanmıştır.
Türkiye’de ortaya çıkışı :
Uluslararası alanda yapılan önemli çalışmalar sonucunda ortaya çıkan yönetişim kavramının Türkiye için milat noktası esas olarak 1996 yılında yapılan Habitat II Konferansıdır.
Habitat II Konferansı’na sunulan Türkiye Ulusal Raporu’nda ve Eylem Planı’nda amaçsal nitelikli ilkeler olarak; sürdürülebilirlik, yaşanabilirlik, eşitlik, kentli bilinci, yapabilir kılma ve yönetişim sunulmuştur.
Bu çerçevede ülkemizdeki son mahalli idareler yasasındaki düzenlemeler ve çalışmalarda, yönetişimin gereği olarak çoğulcu örgütsel katılım, etkinlik, açıklık, hesap verebilirlik, katılımcılık ve yerindenlik esas alınmıştır.

TANIMLAMALAR :

• Yönetişim kavramı Türkçede, yönetim kelimesine “işteşlik” ekinin eklenmesiyle birlikte ortaya çıkmıştır.
• Yönetişim sözcüğünün İngilizce orijinali olan “governance”ın Yunanca’da “yönlendirmek, yol göstermek, yönetmek ve hükmetmek” anlamlarına gelen “kybernan” sözcüğünden geldiği görülmektedir.
Yönetişim; “birlikte yönetmek” demektir. Kamuda yönetişim, yönetim ve karar alma süreçlerinin tüm paydaşların işbirliği ve katılımı ile yapılmakta olduğunu, yöneticilerin uzlaşmacı, saydam, hesap verebilir, etkin ve sorumlu bir yönetim anlayışı içerisinde davrandıklarını ifade etmektedir.
• Yani, yönetim sadece seçimler aracılığı ile seçilmiş bir kesim tarafından değil; Sivil Toplum Kuruluşları, odalar, meslek grupları, özel sektör kuruluşları, üniversiteler gibi çeşitli grupları da süreçlere dahil ederek gerçekleşmektedir.
• Devlet Planlama Teşkilatı’na göre yönetişim; “merkezi otoritenin yukarıdan aşağıya doğru hakimiyetini esas alan klasik hiyerarşik yönetim anlayışı yerine tüm toplumsal aktörlerin karşılıklı işbirliği ve uzlaşmasına dayanan, katılımcılığı ve sivil toplum kuruluşlarını ön plana çıkaran, saydamlığı, açıklığı, hesap verme sorumluluğunu, yetki devri ve “yerindenliği esas alan bir anlayış”ı anlatmak için kullanılan bir kavramdır

YÖNETİM VE YÖNETİŞİMİN FARKLILIKLARI :

1. Yönetimi birlikte yürüten kişilerin bilgi birikimleri hemen hemen aynıdır ve bu kişiler arasında sürekli olarak iletişim vardır.
2. Yönetişimde önemli olan şey işin karar alma kısmıdır. Kişiler karar almada belirleyicidir, yani katilim artmış, bilgiye ulaşma kolaylaşmıştır. Yönetici ise burada “koordine eden” konumundadır.
3. Yönetişim kavramında, yönetimden farklı olarak, hiyerarşik ilişki yerine heterarşik ilişki vurgulanmaktadır.
Bu çerçevede heterarşi; karşılıklı ilişki ve bağımlılık halindeki faaliyetlerin eşgüdümünü ve kendi kendini organize eden kişiler arası ağları, örgütler arası eşgüdümü ve sistemler arası döngüyü içermektedir.
4. Yönetişim çoğulculuğa dayanır. Yönetişimde tek başına hareket etme yerine birlikte düzenleme, birlikte yönetim, birlikte üretim ve kamu özel sektör ortaklığı esas alınmıştır. Bu sisteme göre vatandaşlar yönetilenler değil, taraftırlar aynı zamanda. Bu nedenle yönetime aktif olarak katılma ve fikir beyan etme hakları vardır.
5. Yönetim daha dar kapsamlı olmasına rağmen, yönetişim gönüllü kuruluşları da içine aldığı için kapsam bakımından daha geniştir.
6. Yönetişimde hukukun üstünlüğü, fakat yönetimde ise şeffaflık, yönetim ahlâkı, rekabete ve piyasa mekanizmasına işlerlik kazandırma, toplumu güçlendirme, toplam kalite, yerinden yönetim, kurallar ve sınırlamalar esas alınmıştır.

SONUÇ :

  • Yönetişimin en belirgin özelliği; yönetimde kararların alınması aşamasında merkezi yönetimin yanında yerel kamu kurum ve kuruluşlarının da aktif bir şekilde sürece dahil edilmesini gerçekleştirmektir.
  • Yönetişim, kamu kuruluşları ve özel sektör arasındaki sınırlarda gelişen yönetim tarzlarını göstermekte ve yönetimin daha iyi yönetebilmek amacıyla yeniden yapılandırılmasına vurgu yapmaktadır.
  • Yönetişim modeli, devletin yönetim alanında giderek artan başarısızlığına ilişkin sorunlara bir çözüm olarak ortaya atılmakta; bu süreçte plânlama, öngörme, eyleme geçme ve rekabetle baş etme yeteneği sınırlı devlet gücünü paylaşma yolları, özellikle de kamu-özel sektör işbirliğini geliştirme önlemleri ile birlikte gündeme getirilmektedir.
  • Yönetişim kavramının Kamu Yönetimi literatüründe yer edinmesiyle birlikte; halk katılımı, işbirliğini hakim kılma, ortak akılda toplanma, etkinlik ve etkililik, yönetimde açıklık, şeffaflık, hesap verilebilirlik, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar hem kamu kurum ve kuruluşları tarafından hem de yöneticiler açısından büyük önem kazanmaya başlamıştır.
  • Bu bağlamda devletler, kalıplaşmış hiyerarşik yaklaşım yerine heterarşik yapıları hayata geçirerek daha demokratik bir yönetim için yeni politika araçları geliştirmeye başlamışlardır.