SEÇİM 2018

Merhabalar,

Seçim 2018 sonuçlarını ben de kendi adıma ve tecrübe/bilgilerime dayanarak değerlendirmek istiyorum. Bu yazımda alınan sonuçların matematiksel sonuçlarını değil, bu sonuçlara neden olan etkenleri kendimce açıklamaya çalışacağım.

Seçimlerin matematiksel sonuçlarını belirleyen faktör oylar ve bu oy sayılarını belirleyen de seçmenler olduğuna göre, sonuçlar hakkında öncelikle seçmen profilini ele almanın ve diğer faktörleri bunun üzerine katarak bir değerlendirme yapmanın en sağlıklı yol olduğunu düşünüyorum.

Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN Seçim 2018’de neden bu oranda oy aldı? Ona oy veren seçmen kim, oy vermesindeki etkenler neler?

ETKEN 1 -GÖÇ :

Uygulana tarım ve hayvancılık politikaları, mali politikalar ve ekonomi politikaları neticesinde köylü ürettiği üründen geçimini sağlayamaz ve dolayısı ile artık çiftçilik ve hayvancılık ile uğraşmaz oldu. Bunun sonucunda da köyden kente göç başladı.

Kente göç eden köylü nüfus, yıllardır içinde olduğu, büyüdüğü, yetiştiği kültür ve çevre nedeniyle kent yaşamının dışında kaldı ve kent burjivasisinden soyutlandı. Bu soyutlanma neticesinde “gecekondu” denilen kendi mahalle kültürünü ve gettosunu oluşturdu. İşsizlik de kente gelme ümitlerini ortadan kaldırınca toplumsal aidiyet duygusunu bastırmak ve kendisi ile aynı durumda olan insanlarla bir arada olmak için camileri içinde bulunduğu çıkmazdan çıkış yeri olarak tercih etti. Burada yapılan yönlendirme ve bilinçlendirme (!) ile görüşleri oluşmaya başladı.

ETKEN 2- NÜFUS PLANLAMASI :

Kent burjivasisi belli bir gelir düzeyine ve modern/çağdaş yaşam şekline yakındır. Çocuklarını iyi okullarda okutmak, çocuklarının güzel sanatlarla ilgilenmesini sağlamak, iyi derecede en az iki dil bilmesini için olanak yaratmak, bir spor dalında iyi derece beceri olarak geliştirmek vb. ister.  Bunu da geliri oranında yapacağı için çok çocuk yapmayı pek düşünmez, bir veya en fazla iki çocuk sahibidir. Çünkü bu olanakları sağlamak bütçe ile ilgilidir ve bütçenin çok sayıda çocuk arasında bölünmesi, isteklerin gerçekleştirilmesi önünde bir engeldir.

Köylü nüfusun veya köyden kente göçmüş nüfusun ise bu tür idealleri ve beklentileri yoktur. Dini daha yoğun yaşadıkları için çocuk da her şey gibi Allah vergisidir ve sayısının ne olacağı önemli değildir; çocuğu veren Allah rızkını da verir.

Hal böyle olunca iki kesimin sayısal büyüklükleri arasında her geçen yıl daha da büyük farklar ortaya çıkmaktadır.

ETKEN 3 – EĞİTİM :

Yukarıda belirttiğim iki etkenin ortak paydasında bulunan konu ise eğitimdir. Kent burjivasisi çocuklarını seçme ve özel eğitim kurumlarına gönderirken, köylü nüfus zorunlu olarak devlet okullarını tercih etmektedir.

1980 yılından beri sayıları hızla artan İmam Hatip okulları ikinci grubun tercih ettiği eğitim kurumları  olmak zorunda kalmıştır. Ayrıca bu okulların dışında kalan devlet okullarındaki müfredatın da dini derslerin sayısının arttırılması gibi etmenler gençlerin ne şekilde eğitim (!) aldıklarını ortaya koymaktadır.

Bugün kent burjivasisi dışında kalan ve 25-30 yaş aralığında olan genç nüfusun hemen tamamı yukarıda belirtildiği şekilde eğitim almıştır ve aynı eğitim sistemi devam ettirilmektedir.

ETKEN 4 – AİDİYET İHTİYACI :

Yukarıda belirttiğim birinci etmene bağlı olarak, ümitlerine ulaşamayan halkını aidiyet ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Gerek köyden kente göç eden nüfus ve gerekse yıllardır muhafazakar anlayış içerisinde ancak laiklik ilkesine bağlı, Atatürk’ü seven, O’nun ilke ve inkilaplarını benimsemiş kesime yeni bir kimlik oluşturulmuştur.

Tabiki bu oluşumun sadece bir partinin politikası sonucu gerçekleştiğini söylemek, çok büyük saflık olur. Bu faktörün ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde ele alınması gereklidir.

Adalet bakanı Sayın Abdulhamit GÜL’ün aşağıda yer alan tweet’i bu konuya tam anlamı ile bir ispat içermektedir (Abdülhamit GÜL’ün şahsi tweeter hesabından alınmıştır) :

 25 Haz

ETKEN 5 – GENÇ NÜFUS :

AKP ve Sayın Erdoğan 2002 yılından beri tam 16 senedir iktidarını sürdürmektedir. Bugün 20’li yaşlarda olan genç nüfus, televizyon seyretmeye ve gazete okumaya başladıklarından beri AKP ve Sayın Erdoğan’dan başka kimseyi ülke yönetiminde olarak görmemiştir.

ETKEN 6 – MEDYA :

Gerek yazılı ve gerek görsel medya bugün tamamen AKP iktidarının kontrolündendir. Yukarıda belirtilen ve bu değerlendirmenin konusu olan kesim gerek yetişme şartları ve gerekse içinde bulunduğu çevrenin yaklaşımı ve/veya baskısı nedeniyle alternatif bilgilendirme araçlarında ilgi göstermemekte,  irdelememekte, sorgulamamakta ve kendisine verilenle yetinip ona inanmakla mutlu olmaktadır.

ETKEN 7 – GELİR :

MASLOW’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”nde “fizyolojik ihtiyaçlar” birince derecede önemli ve karşılanması gereken husustur. İnsanlar güvenlik ihtiyacından önce karınlarını doyurmak derdindedir. Dolayısı ile insanların hayatlarını sürdürmek için düzenli bir gelire, bunun için düzenli bir işe ve bu ikisini sağlamak için de ülkenin güçlü ve dengeli bir ekonomiye sahip olması gerekir.

Kent burjivasisi bu hususları bir arada değerlendirip geleceğe ilişkin değerlendirme yapıp kendince önlem almaya çalışırken, diğer kesim sadece günlük olarak karnını doyurmakta, gelecekle ilgili kaygı yaratabilecek olumsuzluklar hakkında bilgi sahibi olmamakta ve hatta bununla hiç ilgilenmemektedir. Mevcut istem kendi içinde yarattığı zengin esnaf kesimi vasıtası ile de bu kesimin ihtiyaçlarını bir ölçüde karşılamaktadır. Dolayısı ile depoitize olmuş halk kesimi gerçek ekonomik durumdan haberdar olmadığı için onlar için endişe edecek bir hususu da yoktur. Taki karınlarının doyma durumu ortadan kalkana kadar..

SONUÇ :

Yukarıda kendimce açıklamaya çalıştığım etmenler bir bütün olarak ele alındığında, girişte sorduğum soruya cevap vermektedir.

Kimseyi hedef almadan, küçümsemeden, eleştirmeden, ötekileştirmeden sadece görüşlerimi ifade etmek istediğim yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.