TÜRKLER NE ZAMAN ANADOLU’YA GELDİLER ?

  • Batı’nın “Türkler 1071 Malazgirt Savaşı ile Anadolu’ya gelmiştir” savı büyük bir yalan ve aldatmacadır. Ne yazık ki, Türk ve tarihçi olduğunu iddia eden, çalışmalarını tamamen Batılı kaynaklara dayandıran ve araştırma yapmadan kopyacılık ile yetinen bilim adamlarımız da bu tezi desteklemektedir.
  • Batı toplumlarının da kabul ettiği gibi Avrupa uygarlığını kuran Etrüskler’dir. Batılılar bu toplumun Hint-Avrupa kökenli olduğunu öne sürerler ve buradan hareketle medeniyetin beşiğini Yunan Uygarlığına bağlamaya çalışırlar. Ancak bilimsel olarak kanıtlanmıştır ki, Etrüskler Ön-Türkler’dir.
  • Uygarlık yazı ile başlar. Bu kapsamda Türkçe’nin kökeni 16.000 yıl öncesine dayanmaktadır ve Latin alfabesinin temelinde Türkçe yatmaktadır. İlk medeni toplum Türkler’dir ve ana vatanları Orta Asya’dan diğer yönlere/yerlere (kanıtlanmış çeşitli nedenlerle) göç ederek bu medeniyeti taşımış ve geliştirmişlerdir.
  • Türk Tarihi’ne ve Türklük’e gönül vermiş rahmetli Kazım MİRŞAN’ın kanıtladığı üzere Türkler en az 35.000 yıldır, buna karşı çıkan ancak Anadolu’nun Malazgirt’den önce de bir Türk Yurdu olduğu görüşünü savunan yerli/yabancı tarihçilere göre de en az 10.000-12.000 yıldır Türkler Anadolu’dadır.
  • Osmanlı Devleti kendinden önceki Türk devletleri ve Türk tarihi ile ilgilenmemiş, Osmanlı zamanında yapılan tarihsel çalışmalar İslamcılık ile sınırlı kalmıştır. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından TÜRK TARİH TEZİ geliştirilmiştir. Bu tez, Türk ırkının kökeni ve Türklerin medeniyete olan katkıları hakkında önemli bilgilerin ortaya çıkarıldığı bir çalışmadır.
  • Türk Tarih Tezi’nin iki önemli amacı vardır:
    * Türk ulusunu odak alarak tarihi yeniden yazarak bir Türk ulusal kimliğinin yaratılmasına katkıda bulunmak, bu şekilde Cumhuriyet’in temel amacı olan ulus-devlet yaratma sürecine tarihsel bir referans oluşturmak,

    * Türklerin dünya uygarlıklarının gelişiminde önemli bir yere sahip olduğu tezini kanıtlayarak Türkiye Cumhuriyeti’nin meşruiyetinin tarihsel olgularca doğrulandığını göstermektir.
  • Buna göre çeşitli göç dalgaları halinde Orta Asya’dan dünyaya yayılan Türkler Sümer, Asuri Babil gibi medeniyetlerin kurucularıdır. Tabi bu teze hem Batı hem de içimizdeki hainler tarafından çok büyük bir eleştiri ve muhalefet yapılmış ve çalışma neredeyse yok sayılmıştır.
  • Çünkü bu tez kabul edildiği taktirde;
    * Batı uygarlığının Yunan temelli olduğu, Türklerden önce Anadolu’nun Ermeni toprağı olduğu, Sevr’in dayandığı temeller, Rum Pontus iddiaları vb. Türklük aleyhine ortaya atılmış asılsız ve temelsiz bir çok tez çöp kutusuna gidecek,

    * Siyasiler her fırsatta sarıldıkları “tarihsel gerçekler” kozundan ve “tarihi tarihçilere bırakalım” söyleminden mahrum olacak,
    * Tarih yeniden yazılmak zorunda kalınacak,
    * Her fırsatta “Türkler barbardır, göçebe bir toplumdur, saldırgandır, uygarlıktan nasibini almamışlardır” şeklindeki aşağılayıcı Anglosakson görüş de sahiplerine iade edilmiş olacaktır.
  • Türk Tarih Tezi’nin temel kabulleri şu şekilde özetlenebilir:
    * Türkler, brakisefal ve beyaz ırktandır. Beyaz ırkın anayurdu Orta Asya’dır.

    * Medeniyetin beşiği Türklerin anayurdu olan Orta Asya’dır.
    * Göçler sonucu Türkler birçok yere yayılmış ve uygarlaşmayı tetiklemiştir.
    * Anadolu’nun ilk yerli halkları Türklerdir.
    * İtalya’da yaşamış ve Batı uygarlığının kurucusu oldukları herkes tarafından kabul edilen
    Etrüskler Türk’tür.
    * Irak’ın güneyindeki Sümer uygarlığını Türkler kurmuştur.
    * Mısır medeniyetinin ilk kurucuları Orta Asyalı brakisefal Türklerdir.
    * Maya, Aztek ve İnka Amerika uygarlıklarını Türkler kurmuştur.
  • Görüldüğü gibi, Türk Tarih Tezine göre Irak, Anadolu, Mısır ve Ege medeniyetlerinin ilk kurucuları Orta Asyalı brakisefal ırkın temsilcileridir: Hitit, Sümer, Etrüsk, Rum, Yunan, Kürt, Macar vs. halklar Türk sayılmaktadır. Başka bir deyişle, bu teze göre Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan coğrafyada yaşayan insanların çoğu “Türk”tür.
  • Ulu Önder ATATÜRK bu konuda şöyle demiştir.
    “Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu. Bir gün o çocuk tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
  • Bunu destekler şekilde Anadolu’nun her bir köşesi tarih öncesi ve sonrası medeniyetlere ait kalıntılarla doludur. Çayönü, Göbekli Tepe, Çatalhöyük, Alacahöyük, Cunni mağarası vb. buluntularda  ortaya çıkarılan eserler bu görüşü tam olarak desteklemektedir.
  • Türk Tarih Tezi kapsamında 1930’da basılan TÜRK TARİHİNİN ANA HATLARI isimli eser bu tezin en önemli ürünüdür. Bu eser 1931-1941 yılları arasında okullarda ders kitabı olarak okutulmuştur. Ancak daha sonra yönetime gelen hükümetler tarafından ve Batı’nın baskıları ile önce ders kitabı olmaktan çıkartılmış, daha sonra da Türk tarih Tezi’nin içeriği değiştirilerek sulandırılmıştır. Ne yazık ki, ATATÜRK tarafından kurulan Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu gibi yapılar da aynı akıbete uğratılmışlardır.
  • Gerek Batı’nın yalanlarını yıkmak ve gerekse de Türklük bilincinden yoksun içimizdeki sözde tarihçilere karşı bilinçlenmemizi sağlamak için, Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır” sözünden hareketle bizlere düşen görev,
    * NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE sözünü her yerde göğsümüzü gere gere söylemek,

    * TÜRK olmakla övünmek,
    * Doğruları okuyarak ve araştırarak öğrenmek,
    * Gerçekleri çocuklarımıza ve gençlerimize anlatmak ve aktarmaktır.
    Bu konudaki daha detaylı yazılarımı ilerleyen günlerde sayfamda okuyabilirsiniz.