GÖBEKLİ TEPE’YE GİDEN YOL-28: İNANÇ III

Daha önce kavramlar ve temeller üzerinde ele aldığımız “inanç” konusunu bugün kasıtlı defin yani bilinçli ölü gömme uygulamalarını açıklayarak tamamlıyoruz.
KASITLI DEFİN (BİLİNÇLİ ÖLÜ GÖMME):

* Paleolitik dönem insanları, sahip oldukları “inanç”ın varlığına yönelik verileri bizlere mağara resimleri ve taşınabilir sanat ürünleri ile verirken, bu inancın nolduğunu anlayabilmemizi sağlayacak mesajlarını ise gömütlerinde bizlere iletmişlerdir.
Daha önceki dönemler neandertaller ile arkaik homo sapiens adı verilen homo heildenbergensis‘in taş alet yapma ve avlanma şekillerinde gördüğümüz ileriye dönük planlama yetileri arasındaki gelişmeleri kapsarken, günümüzden 130.000 ila 60.000 yıl öncesi arasında kalan dönem başka bir modern davranışı ortaya çıkarmıştır; ölülerin defnedilmesi.
Ruh kavramı düş görmekten kaynaklanırken, “inanç”ın ortaya çıkışı “ölüm”ün daha doğrusu “ölüm sonrası hayat”ın bilinmezliği veya sorgulanması ile olmuştur. İnsanoğlunda bu sorgulamanın başladığını ise, ölülerine gösterdiği saygıdan ve bunun göstergesi sayılan “kasıtlı defin” uygulamalarından anlıyoruz; yani ritüellerle yapılmış bilinçli gömme işlemlerinden.
İsviçre’de bir mağarada, üstü tümüyle ayı kafası ile kaplı neandertal mezarı bulunmuştur. Ayrıca Fransa’da Regourdou Mağarası’nda yirmi kadar ayı kafatası, bir mezarda ölünün üstüne yığılmış olarak bulunmuştur ve mezarın üstü yaklaşık bir ton ağırlığında bir taş ile kapatılmıştır.
Yine Fransa’da, bir neandertal bölgesi Le Moustier’de bir mezardan üç çocuk ve bir yetişkine ait iskelet kalıntıları çıkartılmış, mağaranın zemininde de içine yiyecek ve aletlerin konulduğu küçük çukurlar bulunmuştur.
Bugünkü İsrail topraklarında 120.000 yıl öncesine ait kasıtlı defin uygulamalarının yapıldığı tespit edilmiştir ve bu bölge bu anlamda da büyük öneme sahiptir. Çünkü bu bölge homo sapiens’in yaklaşık 100.000 yıl önce ve daha sonra da ve son kez olarak 60.000 yıl önce Afrika’dan çıkış yeri olarak görülmektedir ve üstelik homo sapiens burada neandertaller ile karşılaşmıştır. Dolayısı ile bu bölgede bulunan ölü gömme uygulamalarının hangi insan türüne ait olduğu sorusu bilim çevrelerinde halen bir tartışma konusudur.
2 milyon yıllık insanlık tarihinde ölülerini bilinçli olarak gömdükleri kesin olarak tespit edilen ilk tür neandertaller’dir. Ölüm olayı bu insanların gözünde bir yok olma değil, sadece bir yer değiştirmedir. Neandertaller’e ait olarak en eskisi 95.000 yıl öncesine tarihlenen yaklaşık 50 mezar tespit edilmiştir.
* Üst Paleolitik çağ insanı da (yani homo sapiensler) ölülerini neandertaller gibi mezara gömmüşlerdir. Dolayısı ile aynı şekilde öbür dünya kavramına inanmışlardır. Ölüler bazen sırtüstü bazen de hocker pozisyonunda bulunmuştur. Ölünün vücuduna kırmızı aşı boyası serpilmiştir. Mezarlara mamut ve ren geyiği gibi hayvan kemikleri, bazen de fildişinden yapılmış heykelcikler bırakılmıştır. Çekya’daki Predmost adı verilen yerleşkede görüldüğü gibi bu dönemde çoklu gömülere de rastlanmaktadır.
Bu dönemde iki türe ait bilgilerimizin büyük bir bölümü Levant bölgesindeki bir grup yerleşimden gelmektedir. O dönemde Asya’nın bu küçük parçasında bol tatlı su kaynağı, çok sayıda mağara, kemiklerin korunmasına uygun kuru koşullar ve toprak yapısı vardır. Her iki tür de ölülerini kasıtlı olarak gömmeye bu dönemde başlamışlardır.
Neandertaller‘in ölülerini gömdüklerine dair ilk kalıntılar, Şanidar mağarasının kazılması sonucunda elde edilmiştir. Mezarı bulan araştırmacılar bu yapıyı “bir şeyin kazıldığına ve vücudun içine konulduğuna dair çok iyi bir kanıt” olarak nitelendirmektedirler.
Shanidar’da bazıları gömülü, bazıları da düşen kaya parçaları ile parçalanmış gibi görülen on bireye ait kalıntılar ocaklarla ilgili olarak bulunmuştur ve bu da bu konumda yaşadıklarını, öldüklerini ve bazen de gömüldüklerini göstermektedir. Shanidar mağarasındaki kalıntıların günümüzden 90.000-60.000 yıl öncesine ait olduğu düşünülmektedir.
Ayrıca son zamanlarda Avrupa’daki en ünlü neandertal bölgelerinden biri olan La Ferrassie kaya sığınağında (Dordogne/Fransa) bulunan bir insan iskeletinin çok disiplinli bir ekip tarafından analiz edilmesi sonucu, 2 yaşındaki bir neandertal çocuğunun (Karbon 14 yöntemi kullanılarak) yaklaşık 41.000 yıl önce “kasıtlı” olarak gömüldüğünün belirlendiği, araştırmayı yapan bilim insanları tarafından ifade edilmektedir.
1938 yılında Rus arkeolog, tarihçi ve etnograf Alexey Pavlovich OKLADNIKOV tarafından Semerkant’ın güneyinde Baysun Dağı’ndaki Teshik Tash (Teşiktaş) Mağarası’nda, yapılan diş analizinde 8-9 yaşlarındaki bir erkek çocuğa ait olduğu tespit edilen mezar ortaya çıkarılmıştır. Mezarın MÖ 40000’li yıllara ait olduğu tespit edilmiştir. Mağaranın ağzı ise taşla örülmüştür. Bu da bölge insanında din ve belki de ahiret inancının çok çok önceden beri var olduğunu göstermektedir.
Sibirya’da Mal’ta’da bulunan bir mezar ise biri 3-4 yaşlarında diğeri 1 yaşında olmak üzere iki çocuğa ait kemikler ele geçmiştir ve çocuklar ve süs eşyaları ile gömülmüşlerdir. Bu insan gömütü MÖ 22.000’lere tarihlenmektedir. 
Hilazon Tachtit’teki (İsrail) Natufian mağara alanında yapılan olan kazılar ise 12.000 yıllık bir mezarı ortaya çıkartmıştır. Mezar küçük, yaşlı ve engelli bir kadın için inşa edilmiştir. Mezar armağanı olarak 50 adet tam kaplumbağa kabuğu, bir yaban domuzu, bir kartal, bir inek, bir leopar ve iki sansarın seçilmiş vücut kısımları ve tam bir insan ayağı bulunmuştur (yazının başlığındaki resim). Törensel maddeler ve mezarı inşa etmek/mühürlemek için kullanılan yöntem, bunun bir Kam’a ait olduğunu düşündürmektedir ve arkeolojik kayıtlara göre bilinen en eski örneklerden birisidir.
* İnsanlık tarihi boyunca karşımıza çıkan kasıtlı defin uygulamaları ile ilgili örnekleri çoğaltmak mümkündür ancak bu kadarının yeterli olduğunu düşünüyorum.
SONUÇ OLARAK;
İnsanın varoluşundan beri bir inancın ona eşlik ettiği artık bilinen bir gerçektir.
Düşünen insan, taş devrinden beri hayat ve ölüm konusunda sırları çözmeye çalışmış, bu yaklaşım ruh ve buna bağlı olarak da Tanrı fikrinin gelişmesine neden olmuştur.
Bu aşamada belirlenen ilk algılamalarda Tanrı bir yaratıcı olarak görülmemiştir ve doğa da Tanrı tarafından yaratılmış değildir; doğa bizzat Tanrı’nın kendisidir. Çünkü ilksel olarak tanımlayabileceğimiz Paleolitik Dönem insanının yorumlayabileceği tek varlık, fiziksel çevresi yani “doğa” olmuştur. Böyle algılandığı için de mitolojilerde Tanrı, doğanın kendisi ya da doğanın bir parçası olarak tanımlanmıştır.
* Neolitik Dönem’de besin üretim aşamasına geçilmesi ile bir yerde sabitlenerek yaşamak, ölülerin de yaşayanların yanına gömülmesine olanak tanımış; sonuç olarak, atalara ibadet giderek önem kazanmış ve inanç daha karmaşık bir hal almıştır. Besin üretimine paralel olarak insanoğlunun dünyaya, yaşama ve ölüm olayına bakış açısında köklü değişimler olmuştur.
Böylece başlangıçta “inanç” olarak tanımlayabileceğimiz olgu zamanla günlük hayatın düzenlenmesine yönelik kuralları da içerecek şekilde değişerek kurumsallaşmıştır.
Ancak nüfus arttıkça kaçınılmaz olarak ataların hiyerarşileri de ortaya çıkmıştır. Tarım toplumuna geçişi müteakip (10.000 ila 7.000 yıl önce) atalarımızın çok önemli birkaç tanesi görünmez bir çizgiyi aşmış ve kavramsal olarak tanrılar haline gelmiş, 6.500 yıl önce ilk yazılı kayıtlar oluştuğunda, tanrıların sayısı artmıştır. 
Bana sıklıkla sorulan “Göbekli Tepe’nin MÖ 8.000’lerde neden, bizzat onu yapan insanlar tarafından toprakla doldurularak terk edildiği” sorusunun cevabı da bahsettim süreç içinde yaşanan gelişim/değişimlerde yatıyor olabilir.
Sevgiyle kalın!

YARARLANILAN KAYNAKLAR:
– ARSEBÜK Güven, Tarihöncesi Dönemden Bazı Yansımalar
– ARSEBÜK Güven, Uzak Geçmişimize Dair Okumalar
– DURKHEIM Emile, Dinsel Yaşamın İlk Biçimleri
– GÜNERİ Semih, Türk-Altay Kuramı
– HARARI Yuval Noah, Homo Deus Yarının Kısa Bir Tarihi

– ÖZBEK Metin, Dünden Bugüne İnsan
– SCHMIDT Klaus, Göbekli Tepe En Eski Tapınağı Yapanlar
– TORREY E.Fuller, Beynin Evrimi ve Tanrıların Ortaya Çıkışı
– YELKEN, Mehmet Kenan, Tengricilik mi, Şamanizm mi, Türklerin Kadim İnancı
– Konuyla ilgili çok sayıda (yerli ve yabancı) araştırma sonuçları, tezler ve makaleler.