GÖBEKLİ TEPE’YE GİDEN YOL-11: İNSAN VE ALET III

Alet ve insan konumuza önceki bölümde bıraktığımız yerden devam ediyoruz.
Neandertaller:
*
Çoğu araştırmacının neandertaller’in ortaya çıkış zamanı olarak üzerinde hem fikir olduğu yaklaşık 250.000 yıl öncesine gelindiğinde, alet teknolojisinde bir değişiklik olmuş ve kesme aletleri daha küçük ve daha sofistike bir hale gelmiştir. Büyük ve hantal el baltası yerine daha hafif, uzun ve keskin kenarlı, cep boyutunda taş aletler kullanmaya başlamışlardır.
Bu yeni kesme alet türü hakkındaki en büyük gizem; Avrupa’da ve Afrika’nın güneyinde farklı yönlere doğru evrimleşmekte olan iki nüfusta da neredeyse aynı anda nasıl ortaya çıktıklarıdır.

20’nci yüzyılda arkeologlar, mağaralarda ve açık hava kamp yerlerinin kalıntılarında buldukları resimlerin ve eserlerin tarihini belirlemekte zorlandıkları zaman Buzul Çağı boyunca Avrupa’da yaşamış insanları ve bunların endüstrilerini altı gruba ayırmak zorunda kalmışlardır. Bu gruplar kamp yerleri, kullandıkları taş aletler ve eğer varsa yaptıkları sanat eserleri baz alınarak ayrıştırılır.
Elbette bunlar tahmini tarihlerdir ve her bir çağ erken ve geç dönemler olmak üzere kendi içinde ayrılır. Bu teknolojileri; “dönem / alet teknolojisinin ismi / teknolojiyi yaratan insan türü / başlangıç zamanı” detayında şu şekilde özetleyebiliriz:
– Orta Paleolitik / Musteriyen / Homo neanderthalensis / 45.000 yıl önce
– Orta Paleolitik’ten Üst Paleolitik’e geçiş / Şatelperoniyen / Homo neanderthalensis / 38.000
– Orta Paleolitik’ten Üst Paleolitik’e geçiş / Orinyasiyen / Homo sapiens / 35.000 yıl önce
– Üst Paleolitik / Gravetiyen / Homo sapiens / 27.000 yıl önce
– Üst Paleolitik / Solutriyen / Homo sapiens / 22.000 yıl önce
– Üst Paleolitik / Magdalenyen / Homo sapiens / 17.000 yıl önce
* Neandertal’lerin oluşturdukları alet endüstrilerini genel olarak Musteriyen adı altında toplamak ve bu endüstrilerin tüm bölgesel farklılaşmalarını da Orta Paleolitik olarak değerlendirmek, günümüzde giderek yaygınlık kazanan bir görüştür. Bu endüstriye ait taş alet örnekleri bu bölümün baş tarafında bulunan resimde görülmektedir.
Neandertallere ait olduğu kesin olarak bilinen Musteriyen teknolojisinde, iki yüzeylilere kıyasla çeşitli biçimler gösteren ve farklı işlevlere sahip yonga türü aletlerin ağır bastığı görülür.
Bazı aletlerinin değişik kısımlarının çok yönlü olarak kesme, sıyırma, kazıma ve parçalama gibi farklı amaçlar için kullanıldıkları, deyim yerindeyse o dönemim “İsviçre Ordu Bıçakları” oldukları, bazı uçların ise tahta saplara takılarak kargı veya mızrak türünden “bileşik” aletler haline getirildikleri anlaşılmaktadır.
Musteriyen endüstrisinin farklı tipleri olduğu ileri sürülse de neandertal insanının taş alet yapım tekniğinde genel bir tutuculuğunun mevcut olduğu ve uzun süreçler boyunca yerel Musteriyen endüstrilerinin önemli bir değişikliğe uğramadan devam ettiği görülür. Bu da mevcut aletlerin büyük olasılıkla bulundukları yörelerde, onları kullanan toplumların gereksinimlerine cevap vermeyi sürdürdüğüne işaret etse gerektir. Ayrıca neandertallerin özellikle Würm Buzul dönemindeki çok sert iklim koşulları altında yaşamlarını uzun süre başarıyla sürdürmüş oldukları etkileyicidir.
Bazı bilim insanlarına göre, Üst Paleolitik Çağ’ın ilk bölümü olan Şatelperoniyen endüstrisinin eskiden doğrudan modern insanın ürünü olduğu düşünülürken, günümüzde bu endüstriye ait Fransa’daki Arcysur-Cure ve Saint Cesaire gibi buluntu yerleri 38.000 yıl öncesine tarihlenmiştir ve neandertaller’e ait olduğuna inanılmaktadır.
* Avrupa’da Üst Paleolitik teknolojisindeki asıl büyük değişim, dönemin ortalarına doğru ortaya çıkmış çuvaldız, sap delikli iğne ve açık deniz balıkçılığında kullanılan kemik zıpkınlar oluşturulmuştur.
Bu bağlamda Şatelperoniyen’in doğrudan Musteriyen endüstrisinden türediği, arada teknolojik anlamda bağsal bir devamlılığın bulunduğu ve neandertal insanı ile ilişkili olduğu görüşünü hatırlatmak yararlı olabilir.

Neandertaller Şatelperoniyen endüstrisi boyunca bazı ayı, kurt ve geyik dişlerinin üzerine yivler açmışlar ve bu yivlere sırımlar bağlayarak bunları asmış ve belki süs eşyası ve/veya statü simgesi olarak kullanmışlardır. Bir sonraki dönem endüstrisinde ise bunları takmak için delik delinmiştir.
* Neandertallerin yarattığı, farklı ve dönemi için gerçekten gelişkin bir düşünce yapısının sonucu olan, kişilerin zaman içinde başka bir dünyalarının oluşmasına neden olan bu yeniliklerin başında “mızrak” adıyla bilinen, insanın meydana getirdiği hem ilk uzun menzilli silah hem de en eski bileşik alet olan aracın keşfi gelir. Mızrağın keşfi o dönem insanı için yeni bir yaşam biçeminin gelişmesine ve dolayısı ile de onlar için farklı bir dünyanın oluşmasına neden olmuştur.
Her şeyden önce mızrak, iki farklı malzemeden (yani uzun ve düz bir tahta sap ile o sapın ucuna takılan sivri bir taştan uçtan) oluşan, bugünkü bilgilerimiz doğrultusunda insanın düşünüp uygulamaya koyduğu ilk bileşik alettir. Mızrağın asıl önemli tarafı, onun ilk defa değişik cinsteki iki ham maddenin (taş ve tahtanın) birleştirilmesi suretiyle aynı amaca yönelik olarak birlikte kullanılan, karmaşık nitelikli ilk bileşik alet olmasıdır.
Almanya’da bulunan “bilinen en eski” mızrak
* Bu aleti yapmak Orta Paleolitik teknolojileri kapsamında hiç de kolay değildir. Bu zorluğun başında mızrağın tahta sapının ucuna yerleştirilmesi istenen çakmaktaşından yapılmış uç kısmının boy ve ağırlığının, elle tutulan sapa göre dengeli ve uyumlu olması gerekir. Uç, fazla büyük veya ağır olursa fırlatıldığında istenilen uzaklığa gidemez ve yere çakılır. Tersi olursa yani küçük ve hafif olursa atılan hayvana istenilen zararı vermez.

Zaman içindeki deneyimleri neandertallere, başarıya ulaşabilmek için taş uçları tahta sapa bağlayarak değil, ancak sağlam bir şekilde “yapıştırmak” suretiyle yerleşmeleri gerektiğini göstermiştir. Yapılan laboratuvar çalışmaları, yapıştırmak için doğal asfalttan elde edilen “kara sakız”ın (bitumen) ve özellikle Avrupa’da huş ağacı kabuğundan elde edilen bir çamsakızı türünün (pitch) yapıştırıcı malzeme olarak kullanıldığını göstermiştir.
* Bir kavram olarak önce mızrağın düşünülmesi ve daha sonra da teknolojik olarak başarıyla uygulamaya konması, bunu ilk defa gerçekleştiren neandertal insanının, bundan birkaç yüz bin yıl öncelerinde ulaşmış olduğu zihinsel düzeyi kanıtlaması açısından önem taşır.
Afrika dışında da bazı alet kanıtları bulunmaktadır. Örneğin Sri Lanka’da bir mağarada yapılan kazılarda maymun kemiğinden yapılmış 48.000 yıllık 130 adet ok ucu ve bunlarla birlikte 29 adet kemikten yapılma alet bulunmuştur. Bilim insanlarına göre, kemik aletler, bu mağara sakinlerinin kıyafet yaptığını ve giydiğini gösteriyor olabilir ve dolayısı ile bu buluş, dünyanın daha soğuk bölgelerinde yaşayan insanlarla ilişkilendirilebilir.
Bundan başka yeni araştırmalarda bizleri şaşırtan sonuçlar da elde edilmektedir. Bu çalışmalardan birinde Güney Afrika’da Kwazulu şehrinde yer alan Sibudu’da kemikten bir ok ucu bulunmuş ve 61.700 yaşında olduğu tespit edilmiştir.
Buna göre; neandertallerin mızrak teknolojisine sahip olduğu, silahlarını sapı kavrayıp hayvanlara saplayacak şekilde yakından ve birebir kullandıkları, neandertallere göre nispeten zayıf insanların ise (homo sapiens), güvenli uzaklıktan fırlatabilmek için daha hafif mızraklar geliştirdikleri düşünülmektedir.

Doğu Asya’da sahaların seyrekliği ve belirsiz tarihlendirme nedeniyle güçlükler bulunmakla birlikte, Sri Lanka’da 28.500 yıl öncesine tarihlenen çok ufak alet takımları bulunmuştur.
Homo sapiens:
Eski Dünya’da homo sapiens sapiens ile birlikte Üst Paleolitik endüstrilerle karşılaşmaya başlanılır. Böylelikle, yaklaşık 38.000 ile 35.000 yıl öncelerinden itibaren hem yeni bir insan türü ve hem de onun oluşturduğu yeni bir kültürün ortaya çıkmaya başladığı görülür.

Üst Paleolitik endüstrilerini önceki dönemlerin taş alet endüstrilerinden ayıran çeşitli özellikler vardır. Bunların başında gelen, Üst Paleolitik’te dilgi türü aletlerin yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanmasıdır.
Önceki endüstrilerin bazılarında da dilgilere rastlanmasına rağmen Üst Paleolitik’te dilgi, egemen alet türüdür.  Diğer bir ayırıcı özellik de bu endüstrilerin daha önceki dönemlerin endüstrileri gibi yaygın ve neredeyse evrensel değil, tersine bölgesel olmaları ve bu bölgesel endüstrilerin birbirinden birtakım farklılıklar göstermesidir.

* Dilgiler, uzunluğu genişliğinin en az iki katı olan yongalar şeklinde tarif edilebilir. Çoğunlukla küçük ve kırılgan nesneler olan dilgiler, başkaca bir hazırlık gerektirmeden işlevsel olabilirler ya da özel bir alet yapılmak üzere biçimlendirilecek hammaddeler olarak kullanılabilirler.
Bazı kırılgan aletlerin yapımında taşın yanında kemik, fildişi ve geyik boynuzu da hammadde olarak geniş ölçüde kullanılmıştır.

* Üst Paleolitik alet takımlarının karakteristik özelliği, bilinçli bir tasarım ve özenli kullanımdır ve bu endüstrilerin içeriği daha önceki dönemlerin endüstrilerinden çok farklıdır.
Endüstriler arasında açıkça izlenen bu fark, kuşkusuz, eski ile yeni dönemin yaşam biçimleri arasındaki farklardan kaynaklanmaktadır. Genel yaşam biçiminde oluşan farkların toplumların endüstrilerine de yansıması doğaldır.

Altaylılar:
Bugün için alet teknolojileri konusundaki araştırma sonuçlarına baktığımız zaman, Altaylılar hakkında pek bir bilgiye ne yazıkki ulaşamıyoruz. Ancak bilim dünyası, bu bölümde incelediğimiz diğer insan türlerinin yarattığı ve/veya geliştirdiği alet teknolojileri hakkında detaylı bilgilere sahipken, Altaylılar’ın alet teknolojisi hakkındaki bilgiler hemen yok gibidir.
* Sadece,Sibirya’da 35.000 ve 20.000 yıllık sahalarda daha Avrupai bir örüntü belirten Üst Paleolitik benzeri aletler ve sanatsal nesnelerin mevcut olduğuna dair bilgiler bazı yayınlarda yer almaktadır.Ancak bunların da Altaylılar ile bağlantılı olduğu konusunda bir tespit yapılmamıştır.

Oysaki (ilgili bölümde incelediğimiz gibi) Altaylılar’ın ortaya koydukları ve 65.000 yıl öncesine kadar tarihlenen sanat eserleri ortadadır.
Doğal olarak Altaylılar’ın, bu kadar eski ve ince işçilik gerektiren eserleri ortaya çıkartırken birtakım aletler kullanmış olduklarını ve o noktaya gelen süreçte de daha eski ve öncül aletlere sahip olduklarını söylemek zor değildir.

Umuyorum ki, ileride Ayı Taş Mağarası’nda ve Türkistan’ın diğer yerlerinde yapılacak arkeolojik kazılar ve buralardan ede edilecek bulgular, (tarafsız bir şekilde değerlendirildiğinde) Altaylılar hakkında daha fazla ve net bilgilere sahip olmamızı sağlayacaktır.
ÖZET OLARAK;
Evrim süreci içerisinde homo türlerinin (hem fizyolojik hem de bilişsel olarak) beyinsel gelişimleri ve hareket biçimleri alet teknolojileri üzerinde doğrudan etkili olan belki de yegane faktörlerdir.

* Evrim süreci içerisinde homo türlerinin (hem fizyolojik hem de bilişsel olarak) beyinsel gelişimleri ve hareket biçimleri alet teknolojileri üzerinde doğrudan etkili olan belki de yegane faktörlerdir.
İlk taş aletleri düşünerek tasarlayan ve hayata geçiren homo habilis’ten başlamak üzere bugün bizlere (homo sapiens sapiens) kadar devam eden bu üretim teknolojileri sadece insana özgüdür ve insanın bulunduğu ortama uyum sağlayarak hayatta kalabilmesi için gerekli avantajları sağlamıştır/sağlamaktadır.
Orta Kenya’daki bir sahada bulunan 240.000 yıllık dilgiler, Avrupa Orta Paleolitik dilgilerinden 125.000 yıl, Avrupa Üst Paleolitik dilgilerinden ise 200.000 yıl daha eskidir. Eğer dilgi üretimi modern insan davranışının bir işareti ise, bu davranışın kanıtının çok uzun bir tarihi olduğu aşikardır.
Alet teknolojilerinin gelişimi konusundaki eksik halka olan Altaylılar hakkında yapılacak çalışmalar, inanıyorum ki, geçmişi daha doğru bir gözle görebilmemiz için farklı pencereleri bizler için açacaktır.
Sevgiyle kalın!