GÖBEKLİ TEPE-7 : KOZMOLOJİK TEMELLER

Merhaba sevgili okurlar,
* Göbekli Tepe ile merakımın nasıl başladığını size ilk  yazımda anlatmıştım.
O günden beri araştırma yapıyorum, ulaştığım kaynakları okuyorum, ilgili akademisyenlerle iletişime geçmeye, görüşlerini ve fikirlerini almaya ve bilgi edinmeye çalışıyorum.
Bu bilgileri sayfamda sizlere aktarmak sureti ile de, farklı ufuklar açmak, görüşlerinizi ve yorumlarınızı almak, hep birlikte bu konuyu eğlenceli hale getirerek karşılıklı etkileşim içerisinde bir “ilgi ve öğrenme süreci yaratmak” ve böylece de bir “bilinç oluşturmak” amacındayım.
*Dolayısı ile yazılarım için yapacağınız yorum ve eleştiriler beni geliştirecek ve müteakip yazılarım için güç verecektir. Lütfen yorum yapmaktan çekinmeyiniz.
Dönelim konumuza..
Göbekli Tepe-5 : Kültürel Bellek ve Göbekli Tepe-6 : Cevap Bekleyen Sorular yazılarımda önceki dört yazımda ortaya çıkan çıkarım/öngörüler ile kafamızda oluşan soruları ortaya koymaya çalışmıştım. Bu yazıdan itibaren de sorulardan bazılarına birlikte cevap bulmaya çalışacağız.
“DÜNYANIN SONU” KORKUSU MU? :
Ψ Dünyamız, günümüzden yaklaşık 2,5 milyon yıl önce başlayan ve yaklaşık MÖ 11.700 yılına kadar devam eden ‘Pleistosen’ olarak adlandırılan periyotta bir çok defa buzul çağı yaşamış, bunların her birinde buzullar yerini denizlere, denizler karalara bırakmış, müteakip buzul çağında bunun tersi yaşanmış ve bu döngü (şimdilik) son buzul çağına kadar devam etmiştir.
Ψ Buzul çağı ile havaların soğuması veya denizlerin çekilmesi üzerine karaların ortaya çıkışı başka gelişmeleri de beraberinde getirmiştir.

Ψ Belki de Game of Thrones dizisindeki “Winter is coming” sözü de yaklaşan bir buzul çağını işaret etmektedir, ne dersiniz? 🙂
Artık müsaadenizle konuya giriş yapayım.
Ψ Dünya’da son buzul çağı 95.000 yıl sürmüş, bu dönemi, Allerod Interstadial adı verilen 2.000 yıllık bir küresel ısınma dönemi izlemiştir.
Ψ Müteakiben “Genç Dryas” dönemi adı verilen ve MÖ 10.900-9.600 yıllarına tarihlenen “Kısa Buzul Çağı” 1.300 yıllık bir sürede etkisini sürmüş, kuzey yarım kürenin büyük kısmını etkisi altına almış ve Göbekli Tepe’nin inşasından kısa bir süre önce aniden sona ermiştir.

Ψ Bunun, dünyanın üst atmosferine girerek binlerce parçaya ayrılan büyük bir kuyrukluyıldızdan kaynaklandığına dair teoriyi savunan birçok bilim adamı vardır.
Ψ Bu felaket; bundan yaklaşık 200.000 yıl önce ortaya çıkan ve o zamana kadar evrim gerçekleştirerek avcı-toplayıcı olarak yaşayan insanları, Göbekli Tepe gibi inşası yaklaşık 1.500 yıl süren bir yapı için motive etmiş/zorlamış/sığınma ihtiyacı yaratmış olabilir mi?
Ψ Göbekli Tepe’nin inşasının nedeni, söz konusu kuyrukluyıldız çarpması sonucu dünyanın bir anlamda sonunun gelmesinin doğurduğu korku olabilir mi?
Şimdi bununla ilgili detayları incelemeye başlayalım.
YAPILARDAKİ 12 SAYISININ SIRRI :
Ψ Bildiğiniz gibi, Göbekli Tepe yapılarındaki ana unsurlar T biçimli dikilitaşlardır ki, Göbekli Tepe’yi ziyaret ettiğimde bu taşlar ve üzerindeki kabartmalar beni inanılmaz heyecanlandırmıştı. Umarım gittiğinizde siz de aynı heyecanı yaşarsınız.
Ψ A yapısında çevrede 3 adet, merkezde karşılıklı 2 adet olmak üzere toplam 5 adet T dikilitaş ortaya çıkarılmıştır. Ancak yapı sitili diğerlerinden çok farklı olduğu için tasarımını tahmin etmek zordur.
Ψ B yapısında ise çevrede 5 ve merkezde karşılıklı 2 adet olmak üzere toplam 7 adet T dikilitaş bulunmaktadır. Ancak toprağa gömülü olan bazı dikilitaşlar yüzeye çıkartılamamıştır.
Ψ C yapısı, dış ve iç çemberi tam olarak ortaya çıkartılmış tek yapıdır. Dış yapıda 8 adet ve iç yapıda, çevrede 11 adet, merkezde ise karşılıklı 2 adet T dikilitaş bulunmaktadır. İç yapıda çevredeki sayının 12 olması gerektiği sanılmaktadır.
Ψ D yapısında ise çevrede 12 ve merkezde karşılıklı 2 adet T dikilitaş vardır. 
Ψ Hatırlanacağı gibi Nevali Cori’de bulunan yapıda da 12 T dikilitaş bulunmaktadır. 
Ψ Buraya bir pencere açarak, dikkatinizi semavi dinlerde Göbekli Tepe’de sıklıkla karşımıza çıkan 12 sayısına çekmek ve bu konuda insanlık tarihine ve dinler tarihine bakmak gerektiğini düşünüyorum.
Ψ Güneş, ay ve yıldızların hareketleri 12’li düzene göre işler (bir gün 2×12 saat, bir yıl 12 ay), İsrailoğulları Yakup’un 12 soyundan gelmektedir (İsrail’in 12 kabilesi), Zodyak’ta 12 takım yıldızı (12 burç) bulunur, İsa’nın 12 havarisi vardır,  Alevilikte 12 imam inancı yaygındır, Hz.Musa asasını yere vurduğunda 12 pınar fışkırmıştır, Kureyş kabilesi (İsrail’e benzer şekilde) 12 soydan gelmektedir, Yunan mitolojisinde 12 tanrı vardır, Avrupa Birliği bayrağında 12 yıldız vardır, Türk ve Çin takvimi 12’li hayvan takvimidir… çoğaltmak mümkündür.
Ψ Sizce, bunların hepsi bir diğerinden bağımsız olarak kendi başlarına ortaya çıkmış olabilir mi, bu denli büyük tesadüfler mümkün müdür?
Ψ Peki öyle ise, 12 sayısı Göbekli Tepe’de bir öneme sahip midir? Gelin bakalım.
ASTROLOJİ :
Ψ T dikilitaşlar üstünde bulunan yırtıcı hayvan yontma ve kabartmaları yapıların girişine dönüktür ve bu hali ile, yapıya giren/törene katılan kişilerin doğal ışık veya meşale ile aydınlatılmış dehşet verici bir görüntü ile karşılaşmaları istenmiş ve dolayısı ile korku ve tedirginlik yaratma amacı güdülmüş olabilir.
Ψ Bunu sağlamak için C ve D yapılarındaki dikilitaşların hemen yarısında gövde ve başlardaki süslemeler figürlerin sadece sağ yüzlerinde yer alır. Bunu bir düzen olarak kabul edersek ve figürlerin ziyaretçileri karşılayacak şekilde olmaları için ziyaretçilerin yapıların içinde saat (güneş) yönünde ilerlemeleri gerektiği ortaya çıkar.
Ψ Böylece törene katılanlar, Güneş’le birlikte hareket ederek 12 tane ana takım yıldızının veya 12 ayın veya 12 saatlik bölümlemenin önünden geçer. Yani bu yapılar, 12 tane takım yıldızı ve bunların takvimi 12 eşit bölüme -aylara- ayırması esasına yani astrolojinin temeline dayalı bir inanç veya düşünce sistemine göre inşa edilmiş olabilirler.
Ψ Dolayısı ile, Göbekli Tepe’deki anıtsal mimarinin tasarım ve planlamasının temel kozmik coğrafya bilgilerini temel almış olmasının ve Göbekli Tepe yapılarının kozmik temelli ritüellerin gerçekleştiği yerler olarak tanımlanmasının yanlış olmayacağını düşünüyorum.
Ψ Göbekli Tepe’yi inşa eden atalarımızın kozmik ahenk, orantı, zaman döngüsü, yıldız planları vb. konuları ile ilgili olduklarını söylemek, kanımca, bu bağlamda yanlış olmasa gerektir.
Ψ Bu tezi doğru kabul etmemiz halinde, eğer çevredeki dikilitaşlar saat kadranının bölmelerini veya ayları oluşturuyor ise, merkezi ikiz dikilitaşların da eksen görevi yapması gerekir.
Ψ Bu da kozmolojik anlamda Tengricilik‘te yani Tanrı Dini‘nde veya (yozlaştırılmış hali ile) Şamanizm’de yer alan “dünyanın ekseni” tanımını bize çağrıştırır.
Ψ Tengri (Tanrı) Dini’nde bu olgu bir ip, çadır direği veya ağaç gövdesi ile tanımlanır ve inanışa göre Kutup Yıldızı’nın işaret ettiği gökkutbu ile dünyanın merkezi arasında bir bağ oluşturur.
Ψ Daha önceki yazılarımda Göbekli Tepe’deki Şamanist yansımalardan bahsetmiştim. Daha iyi açıklayabilmek için Tengricilik (Tanrı Dini) konusunu başka bir yazımda ele alacağım.
ASTRONOMİ :

Ψ Kutup yıldızı zaman içinde, dünyanın yaklaşık 26.000 yıllık bir döngü boyunca gerçekleştirdiği ağır bir yalpalanma şeklindeki devinimin etkisiyle değişir.
Ψ Günümüzde kuzey yönünde gece göğünde gökkutbunu (kuzeyi) gösteren yıldız (kutup yıldızı) küçük Ayı takımyıldızındaki Polaris’tir.
Ψ Dünya çapında yapılmış olan Mısır Piramitleri, Stonhedge gibi yapıların güneş, ay ve yıldızlar ile olan ilişkilerinin ortaya çıkarılmış olması nedeniyle, Göbekli Tepe’de de benzer eğilimin söz konusu olması mantıklıdır değil mi?
Ψ B, C, D ve E yapılarının radyokarbon yöntemi ile hesaplanan yaşlarına göre o dönemdeki Kutup Yıldızı Deneb’dir.

Ψ D yapısı üzerinde kuzey yönünde iki önemli T dikilitaştan birisi Delikli Dikilitaş (soldaki resimde kırmızı okun ucunda bulunan taş – Holed Sighting Stone)’tır. Bu dikilitaş,çevre sıradaki diğer taşlar gibi merkeze  dönük değildir, merkezdeki ikiz dikilitaşlara dik bir konumdadır ve üzerinde yaklaşık 23 cm. çapında bir delik mevcuttur.
Ψ Yapılan hesaplamalara göre, resimdeki kırmızı ok doğrultusunda bu delikten bakıldığında Deneb kutup yıldızı ufuk hattında görülebilmektedir (ortadaki resim).
Ψ Aynı şekilde C yapısında bulunan 59 numaralı dikilitaş da (sağdaki resimde kırmızı okun ucunda bulunan taş), diğer dikilitaşların aksine merkezdeki ikiz dikilitaşlara dik konumdadır ve üzerinde yaklaşık 30 cm. çapında bir delik vardır.
Ψ Ancak bu taş doğu tarafının üzerine devrilmiş ve delik kırılmıştır. 
Mevcut yeri itibarı ile de doğrusal bakış açısının biraz dışındadır. Bu da gerçek yerinin değişmiş olduğunu gösterir.
Ψ Dolayısı ile C yapısında da D yapısındakine benzer şekilde delik içerisinde bakmak sureti ile Deneb kutup yıldızını gözetlemek mümkündür.

RUH DELİKLERİ :
Ψ C ve D yapılarında bulunan deliklere benzer deliklere, Avrupa ve Güneybatı Asya’nın çeşitli yerlerindeki dolmen, geçit mezar ve oda mezar gibi megalitik yapıların girişlerinde yer alan dikilitaşlarda bolca rastlanmaktadır.
Ψ Delikler 25-40 cm. çapında olduğundan içinden insan geçemeyeceği için sembolik anlamları olduğu açıktır. Bu deliklerin ölünün ruhunun mezardan çıkışına izin verilen “ruh delikleri” olduğuna inanılır.
Ψ Avusturya’da evlerin duvarlarında aynı maksatlı delik kapılar bulunmaktadır. Kafkasya’da bulunan megalitik yapılar ise bu anlamda Göbekli Tepe’dekilerle hemen aynıdır.

Ψ Dolayısı ile Göbekli Tepe’deki ruh delikleri, Kuğu takımyıldızındaki Deneb yoluyla şamanların ruhunun yeraltı ve gökyüzü dünyası arasında yolculuğunu sağlayan çıkış noktaları olarak değerlendirilebilir.
BÜYÜK YARIK :
Ψ Göbekli Tepe ana yapılarındaki delikler Deneb yıldızı ile birlikte Samanyolu’nda bulunan Büyük Yarık ile de yönelimlidir.
Ψ Kadim kültürler ve toplumlar gökyüzünün bu bölgesini “gökyüzü dünyasının girişi” olarak görmüşlerdir. Türk atalarımız buraya “Gök Kapısı” veya “Gök Yarığı” adını vermişlerdir.
Ψ Mayalar yeraltı dünyasına “korku yeri” anlamına gelen Xibalba adını vermişlerdir ve timsah şeklinde göstermişlerdir. Büyük yarığın yarattığı iki kol timsahın çenesini, Kuğu bölgesine yakın kısmı ise timsahın başı, gözleri ve boğazını temsil eder.
Ψ Fırat ve Dicle nehirlerinde “tarihin hiçbir döneminde” timsah bulunmamasına rağmen Göbekli Tepe’de timsah kabartmasının bulunmasınınBüyük Yarık” inancından geldiğini ve  Göbekli Tepe’den yaklaşık 5.500 yıl sonra başladığı tahmin edilen Maya Uygarlğı’na buradan geçtiğini söylemek tutarlı bir yaklaşım gibi geliyor bana.
Ψ Dolayısı ile Göbekli Tepe insanlarının Deneb’i, Samanyolu’ndaki Büyük Yarık yoluyla girilen gökyüzü dünyasının giriş yerinin işareti olarak görmüş olmaları muhtemeldir.
Ψ Bakın şimdi… “ölüm”, “ölmek”, “geçit”, “geçmek” deyince aklıma ne geldi..
* Bilenler beni onaylayacaktır, İngilizce’de “ölmek” anlamına gelen fiil iki kelimeden oluşan “pass away” dir. Bu fiili oluşturan iki kelimeyi tek tek ele alacak olursak; “pass” kelimesi tek başına “bir yerden geçmek”, “geçit”, “geçiş” gibi anlamlara sahiptir; “away” ise “uzak” veya “uzağa” demektir.
Yani İngilizcede “ölmek” anlamındaki “pass away” ibaresi “bir yerden (geçitten) geçerek uzaklara gitmek” ifadesini içerir.
Öyle ise İngilizce “ölmek” fiilinin temeli Göbekli Tepe’ye mi dayanmaktadır? Bu anlamsal benzerlik bana çok ilginç geldi. Size?

Bakalım Göbekli Tepe bizi daha nerelere götürecek ! 
SIRAT KÖPRÜSÜ :
Sizlere “Sırat Köprüsü” kavramının günümüzden 12.000 yıl öncesinden gelmesi muhtemeldir desem ne dersiniz? Okuyup kendiniz karar verin derim..
Ψ Ruhların köprüsü kavramı, çok sayıda efsaneye konu olan yaygın bir temadır. Bu köprü, ölüm sonrası ahiret yolculuğuna çıkmış ruhların izleyeceği yoldur.

Ψ Birçok inanışta beden öldükten sonra ruhlarının,  bu dünya ile öte dünya arasında bir köprü/yol’dan geçeceği düşünülmektedir. 
Ψ Öteki âleme ulaşabilmek için geçilmesi zorunlu olan köprü inancı, bazı bilim adamlarına göre Samanyolu’nun güney ve kuzey kesimlerini birbirine bağlayan Büyük Yarık’ın ikili kollarından yola çıkılarak türetilmiştir.
Ψ Şamanlarda, kahinlerle görüşmeye gelen kişi, iki ateş sütununun arasından geçmelidir. Eğer bir yeri yanmadan bu yoldan geçmeyi başarabilirse, ruhunun temiz olduğu anlamına gelir.
Ψ Budizim‘deBuda, yeryüzüne inerek bir gökkuşağı üzerinde yürür.
Ψ Hıristiyanlık tradisyonunda “Ruhsal Köprü” “saç teli kadar incedir”.
Ψ Aynı şekilde Ortaçağ’ın Breton destanlarında tırpandan daha keskin bir “Kılıç Köprü”den söz edilir ki bundan geçiş ancak büyük acılar çekilerek mümkün olur.
Ψ İslamiyet’te ise cennete gitmek isteyen inananlar, öncelikle cehennemin üzerine yerleştirilmiş olan bu köprüden geçmek zorundadırlar. Bir saç teli inceliğindeki “Sırat Köprüsü”nden düşenlerin layık olduğu yer cehennemdir. Geçerlerse cennete ulaşırlar.
Ψ 
Görüldüğü gibi gerek kadim toplumlarda ve gerekse semavi dinlerde var olan “günah köprüsü” veya “geçiş köprüsü” veya “Sırat Köprüsü” inanışının, Göbekli Tepe zamanındaki “Büyük Yarık”ta kendisini bulan inanıştan geldiği muhtemeldir.
SONUÇ :
Ψ Göbekli Tepe’yi ziyaretinizde kendinizi (çok zor da olsa) günümüzden 12.000 yıl önce ve o zamanın dinamiklerine göre yaşamış insanların yerine koymayı deneyerek onları ve düşünce sistemlerini anlamaya çalışmanızı tavsiye ederim.
Ψ Ancak bu, hepimizde var olan “tarih öncesi insanların mağaralarda yaşayan canlılar” olduğuna ait düşünceler nedeniyle “zor”dur. Mağara yaşayan bu insanlara doğal olarak sanat, teknoloji, inanç ve soyut kavramlar gibi terimleri yakıştıramayız.
Ψ Oysaki Göbekli Tepe’yi inşa edenler “Cilalı Taş Devri”ne ait “tarih öncesi” insanlardır.
Ψ Öncelikle “tarih öncesi insan” algımızı değiştirmemiz ve Göbekli Tepe bulgularını buna göre değerlendirmemiz gerekir.
Bu konuya gelecek yazımda devam edeceğim..sevgiyle kalın.

“GÖBEKLİ TEPE-7 : KOZMOLOJİK TEMELLER” üzerine 4 yorum

    1. İnsanın babasından bu derece büyük bir destek alması, anlatılmaz bir mutluluk. Teşekkür ederim baba 🙂

  1. Karışık olan kafamızı daha da karıştırdığınız için teşekkürler. Bu yapılar, sembol ve simgelerle dolu müthiş bir ahenk ve estetik içeren mühendislik harikası. Matematik, geometri, fizik kanunlarını bilen teknolojiye hakim bir uygarlık bence bunları gerçekleştirebilir. Fakat anlaşılamaz olan bütün bu soruların yanında, yazılı hiçbir belgenin olmaması da apayrı bir kafa karıştırıcı durum.
    Sevgili Kenan bey, lütfen kafamızı karıştırmaya devam edin.
    Sevgiyle

    1. Merhaba Mehmet Bey.
      O tarihlerde “yazı” olarak nitelendirilebilecek bir olgu yoktu. Resimler,şekiller ve figürler bize ne anlatıyor ise onu bulmak zorundayız.
      Kafanızı karıştırdığım için pişman değilim.:)
      İnanın daha çok karışacak. Gelecek yazılarda neler var neler..
      Sevgiyle.

Yorumlar kapalı.