GÖBEKLİ TEPE’YE GİDEN YOL-20: PALEOLİTİK SANAT IV

Merhabalar,
Paleolitik Sanat konusuna bu yazımızda üç boyutlu simgeler veya heykelcik olarak tanımlayabileceğimiz figürinler ile devam etmek istiyorum.
Bu şekilde, Paleolitik dönemde yapılmış mağara resimleri ile figürinleri birlikte değerlendirerek dönemin sanat anlayışını ve bunun itici gücünü değerlendirme olanağına sahip olabileceğiz.
Hadi şimdi Paleolitik dönemin avcı-toplayıcılarının yaratmış olduğu bu heykelciklere bir göz atalım.
Aslan figürin:
* Sibirya’daki Ayı Taş Mağarası (Denisova Mağarası)’nda, mamut dişinden yapılmış boyalı mağara aslanı figürini bulunmuştur.
42 mm uzunluğunda, 8 mm kalınlığında ve 11 mm yüksekliğindeki kıymetli küçük figürin, bir mağara aslanını (Panthera leo spelaea) betimlemekte ve günümüzden yaklaşık 45.000-40.000 yıl önce bir Üst Paleolitik sanatçı tarafından yapılmış olduğu düşünülmektedir.
Aslanın kafası eksiktir, görülen kısımları arka bacakları, kasıkları, sırtı ve karnı, on sekiz sıra çentik süsü ile kaplıdır.
Bilim insanlarına göre bu figürin, şimdiye kadar Sibirya’da ve Kuzey ve Orta Asya bölgesinde bulunan en eski hayvan biçimli figürindir ve arkeologlar tarafından bunun dünyadaki en eski hayvan heykelciği olabileceği belirtilmektedir.
Kazı Başkanı’na göre “Heykelcik, midesi sıkışmış, arka bacakları bükülmüş bir hayvanı betimliyor. Ya dörtnala koşuyor, zıplıyor ya da zıplamaya hazırlanıyor. Hayvan, tipik olarak avlarını yakalamaya hazır oldukları andaki büyük kedilerin durduğu pozisyonda”dır ve bilim insanları bunun daha önce dünyada bulunmuş hiçbir şeye benzemediğinden emindirler.
Stadel Adamı:

* Almanya’daki Stadel Mağarası’nda yaklaşık 32.000 yıl öncesine tarihlenen (yazının başlığında resmi görülen) bir heykel bulunmuştur.
Bu heykel, insan-hayvan karışımı ilk hibrit heykellerdendir ve Paleolitik dönem sanatının üç boyutlu simgelerinden en önemlisi sayılır.
Bulunduğu yer itibarı ile “Stadel Adamı” ve görünüşü nedeni ile de “Aslan Adam” adı da verilen bu heykel, belki de aslan donuna (kıyafetine) girmiş bir kam tasviridir. Belki de burada da farklı bir ruhun insan bedenine girmiş olduğunun veya insanın aslan ruhuna erişebildiğinin tasvir edilmesi yani ruhsal bir betimleme söz konusu olabilir.

* Sapiens ve Homo Deus kitaplarının yazarıYuval Noah HARARI’ye göre Stadel Adamı “hiç tartışmasız, ilk sanatsal ve muhtemelen dini üretim örneklerinden biri olduğu gibi, insanların gerçekte var olmayan şeyler hayal edebilme becerisini de kanıtlar.”
Bir başka görüşe göre de değişmiş bilinç durumlarında sinir sisteminin yansıttığı zihinsel imgeler yalnızca iki boyutlu yüzeyler üstünde görülmez. Tersine, derin değişmiş bilinç durumundaki insanlar küçük üç boyutlu hallüsinasyonlar da görür.
Venüsler:
Paleolitik dönem venüsleri Avrupa’da oldukça yaygın olarak bulunan kadın figürleridir.
Şu ana kadar bulunanların sayısı 200’den fazla olan bu sanat eserleri genellikle fildişinden, kemikten veya taştan yapılmışlardır.
Bilim insanları, binlerce yıl önce yapılmış bu kadın figürlerinin bereketin ve doğurganlığın bir simgesi olduklarına inanmakta ve Paleolitik dönemin avcı-toplayıcı insanlarının yarattığı bu figürlerin gerçek insanları betimlemediklerini düşünmektedirler.

Ancak bazı bilim insanları ise konuya farklı bir bakış açısı getirmektedir. Bana göre fazla zorlama olan ve bilim çevrelerinde de tartışmalı olan bu yaklaşıma göre, heykelcikleri anlamanın anahtarı iklim değişikliği ve diyette yatmaktadır. Figürinlerin son buzul çağı döneminde buzullara en yakın yerde bulunanların, daha uzakta bulunanlara kıyasla obez olduğunu keşfettiklerini belirten araştırmacılar, figürinlerin bu zor yaşam koşulları için ideal bir vücut tipini temsil ettiğine inanıyor, genç kadınlar ve özellikle buzulların yakınında yaşayanlar için ideal vücut oranını yansıttığını düşünüyorlar. Onlara göre figürinler, anne ve yeni doğanların doğurganlığı ve hayatta kalmasını iyileştirmeye yardımcı olacak bir ideolojik araç olarak ortaya çıktı. Sanat estetiği böylece giderek sertleşen iklim koşullarına uyum sağlamak için sağlık ve hayatta kalmayı vurgulamada önemli bir işleve sahipti.
Venüs figürinlerinden en dikkat çekici olan birkaç tanesini örnek vermemiz gerekirse:
Brassempouy Venüsü: 1892’de Fransa’da Brassempouy’daki bir mağarada bulunan mamut dişinden yapılmış olan bu venüs 40.000 yıl öncesine aittir ve bilinen en eski insan yüzü betimlemelerindendir.
Brassempouy Venüsü
Hohle Fels Venüsü: Almanya’da bulunan bu eser, fildişinden yapılmıştır ve günümüzden 40.000-35.000 yıl öncesine tarihlenmektedir.
Dolni Vestonice Venüsü: Çek Cumhuriyeti’nde Brno’nun güneyindeki Moravian havzasında, 549 metre Děvín Dağı’nın tabanında yer alan Paleolitik Dolní Vístonice bölgesinde bulunan bu eser, dünyada bilinen en eski seramik eserlerden biridir. Günümüzden 29.000-25.000 yıl öncesine aittir.
Willendorf Venüsü
Willendorf Venüsü: 1908 yılında Avusturya’da bulunan ve günümüzden 28.000-25.000 yıl öncesine ait olan bu venüs kireçtaşından yapılmıştır.
Sonuç olarak;

Paleolitik dönem avcı toplayıcı insanlarının yaratmış olduğu bu heykelcikler, gerçek görüntülerden çok, o dönem insanlarının düşsel veya inanç dünyalarında yaşattıkları varlıkları veya bu varlıklara yükledikleri değerleri betimlemektedir, diyebiliriz.
Sevgiyle kalın.