GÖBEKLİ TEPE’YE GİDEN YOL-4: NEANDERTALLER II

NEANDERTAL (devamı)
Bıraktığımız yerden devam ediyoruz.
Ölü gömme/kasıtlı defin:
* Daha önceki dönemler neandertaller ile arkaik homo sapiens adı verilen homo heildenbergensis‘in taş alet yapma ve avlanma şekillerinde gördüğümüz ileriye dönük planlama yetileri arasındaki gelişmeleri kapsarken, günümüzden 130.000 ila 60.000 yıl öncesi arasında kalan dönem başka bir modern davranışı ortaya çıkarmıştır; ölülerin defnedilmesi.
Pek çok türde, hatta kayıpları için inledikleri bilinen hipopotam gibi primat olmayan türlerde bile, ölen akrabalar (özellikle çocuklar) için yas tutma ve bağlılıkla ilgili bulgular vardır. Fakat kasıtlı defin, özellikle mağara gibi korunaklı yaşam alanlarının içine gömme, ölümle ilgili çok daha sofistike bir anlayışa, hatta bir “ruh inancı”na işaret eder.
Gömme davranışı bireye yaşamının ötesinde bir saygı duyulduğunu ve ölülere iyi davranılırsa, ebedi bir uykuya yatırılırlarsa, hatıralarının yaşamaya devam edeceği, yaşayanlar için rahatlama sağlamaya devam ettirilmelerine izin verileceği kavramını ortaya koyar.

* Bu davranış yaklaşık 100.000 yıl önce hem homo sapiens hem de homo neanderthalesensis’de görülmüştür. Tarihleme konusunda en eski defin bulgularının hangi türe ait olduğu bilinmemekle birlikte, hemfikir olunan konu, iki türün de bu uygulamaya yaklaşık aynı zamanlarda mağara ve kaya barınaklarında başladıkları ve uygulamaların kalıcı olduğudur.
Bu dönemde iki türe ait bilgilerimizin büyük bir bölümü İsrail’in kuzeyindeki (Levant bölgesi kastediliyor-YN) bir grup yerleşimden geliyor. Asya’nın bu küçük parçasında bol tatlı su kaynağı, çok sayıda mağara, kemiklerin korunmasına uygun kuru koşullar ve toprak yapısı vardı. Her iki tür de ölülerini kasıtlı olarak gömmeye bu dönemde başladılar.
Bu neandertal, 50.000 yıl önce kasıtlı olarak gömülmüştü
Bu mezarlar iki insan çeşidi arasında davranış farklılığın işaret etmeye başlamıştır. Bu fark sadece kemiklerde değil, birlikte gömüldükleri şeylerde de görülmektedir.
– Amud’daki bir neandertal çocuk mezarı bir geyik kemiği ile ilişkilendirilmiş, Kebara’daki bir neandertal çocuk mezarında gergedan dişi bulunmuştur.
– Skhul’da modern insana ait bir mezarda büyük bir domuz alt çenesi bulunmuş, Qafzeh’de bir çocuk mezarının üstüne geyik boynuzları koyulmuştur.
– Hem Skhul hem de Qafzeh’de iskeletlerle ilişkili olabilecek şekilde yumuşakça kabuğunda boncuklar bulunmuştur. Ayrıca Qafzeh’deki mezarlardan ikisinde kırmızı aşı boyası bulunmuştur. Kırmızı aşı boyası, Avrupa’daki neandertal yerleşimlerinde 250.000 yıl öncesine kadar görülmektedir.

Irak’taki Shanidar Mağarası’nda bulunan bir neandertal erkeğin kafatası, Jean M.Anuel’in The Clan of teh Cave Bear (Mağara Ayısı Klanı) adlı kitabındaki sakat şaman Creb karakterine esin kaynağı olmuştur. Bu kafatası çok sayıda darbe almış ve gördüğü destek ve tedavi ile iyileşmiştir.
Shanidar’da bazıları gömüllü, bazıları da düşen kaya parçaları ile parçalanmış gibi görülen on bireye ait kalıntılar ocaklarla ilgili olarak bulunmuştur ve bu da bu konumda yaşadıklarını, öldüklerini ve bazen de gömüldüklerini göstermektedir.
Shanidar mağaralarında elde edilen bulgular yaralı neandertal bireylerinin diğerlerinden yardım gördüklerini ve şefkatli bir insan formu olduklarını kanıtlamaktadır.

Ayrıca neandertallerin doğuya doğru hareket ettiğini ve Sibirya’daki varlıklarını bize ispat eden bir bulgu da Özbekistan’daki Teshik-Tas mağarasında ele geçmiştir. Bu mağarada henüz 10 yaşını geçmemiş bir neandertal çocuğuna ait iskelet, dağ keçisi boynuzları ve başka bazı eşyalarla birlikte bulunmuştur.
* Teshik Tas (Teşik Taş) ismindeki mağaradaki 10-12 yaşlarındaki bir çocuğa ait gömüt yeri, Orta Asya’da bulunan ilk neandertal örneği ve ayrıca insan türüne atfedilen sembolik davranışların en eski kanıtıdır. Homo neanderthalensis’in “primitif özellikler” taşımadığı, homo sapiens’in bir nevi kuzeni sayılabilecek bir insan türü olduğunun, dolayısı ile iki türe arasında birçok ortak anatomik özellik olduğunun altını çizmekte fayda vardır.
Teşik Taş Mağarasında 5 adet dağ keçisi boynuzunun burada bulunan çocuk başının çevresine düzenli olarak yerleştirilmiş olması, bir ölüm ritüelinin gerçekleştirildiğini göstermektedir.
* Shanidar mağarasındaki bulgular bugünden 70.000 yıl öncesine, Teshik-Tas’takiler ise 30.000 yıl öncesine tarihlenmektedir.
Neandertal kafatası (sağda) sapiens’den (solda) daha büyüktü ve zihinsel kapasite için benzer bir iç hacme sahipti.
* İnsanların takı ve kırmızı boya kullanmaları sembolizmi işaret eder. Bu insanın gelişiminde çok önemli bir gelişim evresidir. Çünkü genel olarak bilişsel bir karmaşıklığı, bir şeyin belli bir bağlamda sosyal bir anlamı olabileceğini anlama yetisini gösterir. Yani sembolizm, sosyal ağların geliştiğini gösterir.
Homo sapiens yayılımı sonrasında neandertal varlığını gösteren harita
İnanç göstergeleri:
Mağara resimleri konusuna geldiğimizde neandertallerin sahip oldukları “inanç”a yönelik daha fazla veri ile karşılaşacağız. Ancak burada yukarıda ölü gömme ritüellerine ilave olarak inanç konusundan şu örneği d evermek istiyorum.
*İtalya’da Cenova’nın batısında yer alan Cadılar Mağarası’nda, girişten 450 m. kadar içeride ve tabi zifiri karanlıkta bulunan, kabaca bir “ayı”yı andıran doğal bir oluşma, neandertallerin çamur topları attıkları ve böylece o (sanal) ayıyı sembolik olarak vurdukları, başka bir deyişle avladıkları anlaşılmaktadır.
* Bir av büyüsü olması gereken bu olay, kuşkusuz totemsel bir inancın sonucudur. Mağaradaki doğal bir oluşumla ilgili bu zoomorfik durum, büyük bir olasılıkla, aynı temel amaca yönelik olan Üst Paleolitik Çağ’ın ünlü mağara kabartma ve duvar resimlerinin fikir öncüsü kabul etmek, sanırım yanlış olmaz.
Alet teknolojisi:
Neandertaller kendilerinden önceki fosil insanlara kıyasla farklı ve gelişkin bir taş alet teknolojisini oluşturmuş ve uygulamışlardır. Buna “Moustier endüstrisi” adı verilmektedir. Bu endüstriye ait ürünlere günümüzden yaklaşık 220.000 ile 40.000 yıl önceleri arasında kalan dönemde yaygın olarak Avrupa, Yakın Doğu ve kısmen de Kuzey Afrika ile Asya’da karşılaşılır.
Neandertallerin yarattığı, farklı ve dönemi için gerçekten gelişkin bir düşünce yapısının sonucu olan, kişilerin zaman içinde başka bir dünyalarının oluşmasına neden olan bu yeniliklerin başında “mızrak” adıyla bilinen, insanın oluşturduğu hem ilk uzun menzilli silah hem de en eski bileşik alet olan aracın keşfi gelir. Mızrağın keşfi o dönem insanı için yeni bir yaşam biçeminin gelişmesine ve dolayısı ile de onlar için farklı bir dünyanın oluşmasına neden olmuştur.
Her şeyden önce mızrak, iki farklı malzemeden (yani uzun ve düz bir tahta sap ile o sapın ucuna takılan sivri bir taştan uçtan) oluşan, bugünkü bilgilerimiz doğrultusunda insanın düşünüp uygulamaya koyduğu ilk bileşik alettir. Mızrağın asıl önemli tarafı, onun ilk defa değişik cinsteki iki ham maddenin (taş ve tahtanın) birleştirilmesi suretiyle aynı amaca yönelik olarak birlikte kullanılan, karmaşık nitelikli ilk bileşik alet olmasıdır.
Bu aleti yapmak Orta Paleolitik teknolojileri kapsamında hiç de kolay değildir. Bu zorluğun başında mızrağın tahta sapının ucuna yerleştirilmesi istenen çakmaktaşından yapılmış uç kısmının boy ve ağırlığının, elle tutulan sapa göre dengeli ve uyumlu olması gerekir. Uç, fazla büyük veya ağır olursa fırlatıldığında istenilen uzaklığa gidemez ve yere çakılır. Tersi olursa yani küçük ve hafif olursa atılan hayvana istenilen zararı vermez.
Zaman içindeki deneyimleri neandertallere, başarıya ulaşabilmek için taş uçları tahta sapa bağlayarak değil, ancak sağlam bir şekilde “yapıştırmak” suretiyle yerleşmeleri gerektiğini göstermiştir. Yapılan laboratuvar çalışmaları, yapıştırmak için doğal asfalttan elde edilen “kara sakız”ın (bitumen) ve özellikle Avrupa’da huş ağacı kabuğundan elde edilen bir çamsakızı türünün (pitch) yapıştırıcı malzeme olarak kullanıldığını göstermiştir.
* Bir kavram olarak önce mızrağın düşünülmesi ve daha sonra da teknolojik olarak başarıyla uygulamaya konması, bunu ilk defa gerçekleştiren neandertal insanının, bundan birkaç yüz bin yıl öncelerinde ulaşmış olduğu zihinsel düzeyi kanıtlaması açısından önem taşır.
Melezleşme:
Avrupa’da ve Asya’da yaşayan neandertaller, 40.000 yıl önce soyları tükenene kadar modern insanın en yakın akrabasıydı. Kısa bir zaman önce bilim insanları neandertal ve modern insanın birbiriyle çiftleştiğini ve Afrika dışındaki insanların DNA’sının %1,5 ila %2,1’inin neandertal kökenli olduğunu ortaya koymuştur. Sonraki araştırmalar, neandertal DNA’sının Afrika dışındaki insanların genomuna, günümüzden 47.000 ila 65.000 yıl önce karıştığını göstermiştir.
Yapılan DNA analizlerine göre bir Avrupalının genlerinde yaklaşık %2,7 oranında neandertal DNA’sı bulunmaktadır. Bu genler, binlerce yıl önce modern insanların, Asya ya da Avrupa’da bir yerlerde neandertallerle karşılaşmaları sayesinde bir parçamız olduğunu göstermektedir.
Almanya, Leipzig’deki Max Planck Enstitüsü Evrimsel Antropoloji’den Svante Pääbo, “Neandertallerin modern insanlarla karışmış olmasının mümkün olduğunu biliyordum ama buna çok önyargılıydım” demektedir. Pääbo’ya göre genetik veriler o kadar sağlam ki, sonuçlara inanmamız gerekmektedir.
Anadolu’da neandertal varlığı:

*Antalya kent merkezine 27 kilometre uzaklıktaki Katran Dağı’ndaki Karain Mağarası, Anadolu’da en eski yerleşim birimleri arasında yer almaktadır. Antalya-Burdur karayoluna bakan ve merdivenle tırmanılan 400 metre rakımlı tepedeki mağaranın, neandertal insanların yaşadığı Paleolitik dönemden Roma dönemine kadar sürekli iskân olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Karain Mağarasında bulunan 350.000 yıllık el baltası
Mağarada, daha önce 2007 yılında bulunan 400.000 yıllık el baltasına ilave olarak yaklaşık boyutları bir insan eli kadar olan, iki tarafı keskin, sivri uçlu ve günümüzden 350.000 yıl önceye ait el baltası bulunmuştur.
– El baltalarının hayvanların derisinin etinden ayırmakta kullanıldığı sanılmaktadır. El baltaları konusunu daha sonraki bölümlerden birisinde inceleyeceğiz.
Sanat anlayışı ve teknoloji geliştirme:
* Dünyanın bilinen en eski mağara resimlerinin, modern insanlar değil, neandertaller tarafından yapıldığı keşfedilmiştir. Yani soyu tükenmiş kuzenlerimizin, kültür yaratamayan yabaniler tanımlamasından çok uzak oldukları bir gerçektir.
İspanya’daki üç arkeolojik alandaki mağara resimlerine yapılan yüksek teknolojili analizler, bu resimleri en az 64.800 yıl öncesine, yani modern insanlar Afrika’dan Avrupa’ya gelmeden 20.000 yıl öncesine tarihlenmiştir.
– Bu durum, mağara sanatını önceden düşünülenden daha eski olduğunu göstermektedir ve neandertallerin, insan kültürünün temel taşlarından olan “sembolizm” kapasitesine sahip olduğunun en güçlü kanıtını sağlamaktadır. Mağara resimleri ile ilgili olarak ileride ayrı bölüm açacağım.
*  Slovenya’daki Divje Babe adındaki neandertal mağarasında yürütülen arkeolojik çalışmalarda yaklaşık 43.000 ila 80.000 yıl önce aralığında yapılmış olduğu düşünülen bir flüt bulunmuştur. Bu flüt, bugüne kadar bilinene ne eski müzik aleti olarak kabul edilmektedir.

*  Neandertaller hayatta kalmanın dışında yaşam kalitelerini arttırmak için sofistike teknolojiler üretmiş ve bu teknolojileri geliştirmişlerdir. Kartal pençelerinden takı yapmak bunlardan bir tanesidir ve bu süs eşyasının 120.000-40.000 yıl önce yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Kartal pençeleri, Avrupa’da bilinen en eski süs eşyasıdır ve Kuzey Afrika’da bulunan ve homo sapiens tarafından deniz kabuklarına delik açmak sureti ile yapılan takılardan daha eskidir.
*  Burada söz konusu olan sadece takı yapmak değil, bu takıları yapmak için kullanılacak kartal ayaklarına sahip olmak maksadıyla kartal avlayabilmek atiklik ve becerisine sahip olmaktır.
*  Ayrıca Fransa’da bir mağarada neandertaller tarafından 50.000 yıl önce yapılmış bir ip parçası bulunmuştur ki, bu, daha önce bulunan ve homo sapiens tarafından yapılan 19.000 yıl öncesine ait olduğu tespit edilen ipe göre keşfedilen en eski ip olmuştur. Bu keşif, neandertallerin ip yapmak için lifleri nasıl bükeceklerini bildiklerini ve dolayısı ile halatlar, giysiler, çantalar ve ağlar örebileceklerini göstermektedir. Araştırmacılara göre “Bu ilk adım olmadan hiçbir şey yapılamaz, bükülmüş lifler temek bir teknolojidir”.
Konuşma:

“Dil”in yani konuşma yetisinin insanın evriminde ve hayatta kalmasında en önemli faktörlerden biri olduğu hatta en önemlisi olduğu düşünülür. Daha da ileri gidilerek homo sapiensin tüm türleri alt ederek dünya üzerinde kalan tek tür olmasının nedeni olarak, bir “dil”e sahip olması gösterilir.
* FOXP2 geni ise insanlarda konuşma davranışını düzenleyen bir gendir ve bu özellik bizi neandertallerden ayırmaktadır. Çünkü neandertaller gırtlak ve ağız boşluğunda farklı seslerden oluşan sözcük gruplarını akıcı bir biçimde oluşturamıyorlardı ve bu gelişimi kontrol eden genlere sahip değildiler. Ancak aralarında bir “iletişim dili” olduğu kesin gibidir.
Neandertallerin İsrail/Kebera’da bulunmuş olan ve belirli sesleri çıkartırken dilin sağa-sola ve yukarı-aşağı hareket etmesini sağlayan kasları kontrol etmek suretiyle istenilen tınıyı oluşturmaya yarayan dil kemiğinin (hyoid) mevcudiyeti, bu insan türünün konuştuğuna işaret etmektedir. Neandertallerin konuşma yetisinin olasılıkla “ilkel dil” düzeyinde olduğu, yani kendi aralarında çeşitli sözcüklerden oluşan basit cümleler kurarak haberleşip anlaştıkları, böylece faklı deneyimleri paylaştıkları ve bunları gelecek kuşaklara aktardıkları sanılmaktadır.
SONUÇ:
* Bilinenin aksine ilkel bir tür olmayan  hatta sanat anlayışı, yaratıcı zeka, toplumsal yaşama adaptasyon, alet üretme, teknoloji geliştirme gibi yetilere sahip olan neandertaller günümüzden yaklaşık 60.000 yıl önce dünyanın ikliminin ılıman ve oldukça değişken olduğu dönemde Avrupa içindeki menzillerini genişlettiler, kuzey bölgelere yeniden yerleştiler ve Asya’ya doğru yayılmaya devam ettiler.
Modern insanlar (homo sapiens) bundan yaklaşık 40-45.000 yıl önce yarı yarıya buzullarla kaplı Avrupa’ya ilk kez ulaştılar. Burada, kendilerinden farklı olarak birkaç buzul çağı geçirmiş bir insan türüyle (neandertaller) karşılaştılar.
Ellerinde birbirine çok benzeyen taş aletler olan ve sırası ile Avrupa ve Afrika’dan gelen homo neanderthalensis ve homo sapiens, dünyanın hâkimi olma konusunda en önemli rakipler olmuşlardır.
22.000 yıl öncesine gelindiğinde homo sapiens Avrupa’nın büyük bir bölümü ile Rusya’nın derinliklerine yayılmıştı. Neandertaller günümüzden 10.000 yıl önce başlayan ve günümüzde içinde bulunduğumuz sıcak dönemin (Holosen Çağı) başlangıcında Avrupa’daki buzların erimesini görecek kadar yaşayamamışlardır ve bu kültürün yayılmasından 1.000 yıl sonra neandertaller soyu tükenmiştir.
Neandertallerin soyunun tükenmesi konusunda bazı tezler var olsa da bunun nedeni henüz tam olarak ispatlanmış değildir ve ortak bir kanı henüz yoktur.