GÖBEKLİ TEPE’YE GİDEN YOL–2: EVRİM TEORİSİ

EVRİM TEORİSİ KAPSAMINDA İNSANIN ORTAYA ÇIKIŞI VE TÜRLERİ
Önceki yazımda belirttiğim gibi, Göbekli Tepe’yi daha iyi anlayabilmek için onu inşa eden geliştiren, sürdüren ve kullanan insanı tanımak, kültürünü ve inancını ortaya koymak gerekmektedir.
Bu araştırmayı yaparken de Göbekli Tepe’den 20.000 yıl geriye gittiğimizde dünya üzerinde, atalarımız olduğunu kabul ettiğimiz homo sapiens’ten başka neandertaller ve denisovalar gibi insan türlerinin de var olduğunu görürüz.
* Dolayısı ile, bu türleri tanımaya çalışmakla yola koyulabiliriz diye düşünüyorum. Çünkü gerek insanın fiziksel evrimi gerek bilişsel gelişimi ve gerekse buna bağlı kültür, sanat ve inancın ortaya çıkışını bilmek bizlere Göbekli Tepe’ye Giden Yol’un başlangıcını daha net görmemizi sağlayacaktır.
O halde haydi… yola revan olma vaktidir 🙂
EVRİM VE İNSAN:
* Bugün için homo sapiens sapines adını verdiğimiz “modern insan”ın geçirdiği süreçleri ve süreçler içinde geçirdiği evrimi ortaya koymak kolay bir iş değildir. Bu konuda birçok araştırma yapılmış, tezler ileri sürülmüş, tezlerin bir kısmı daha sonra ortaya çıkan bulgularla geçersiz hale gelmiştir, kimi tezler hala tartışılmakta ve de özellikle yeni arkeolojik bulgular doğrultusunda yeni tezler ileri sürülmektedir. Burada genel kabul gören tezlerin bir özetini yapmaya çalışacağım.
* Charles DARWIN; “türler zamanla değişir, yalnızca en güçlü olanları hayatta kalır ve her nasıl olduysa maymuna benzer bir yaratık gelişerek insan olmuştur” der.
Yaklaşık 13,5 milyar yıl önce Bing Bang olarak adlandırdığımız olay sonucunda madde, enerji, zaman ve uzay ortaya çıktı. Bunların ortaya çıkışından yaklaşık 300.000 yıl sonra madde ve enerji “atom” adı verilen yapıları oluştu ve bunlar da zamanla birleşerek “molekül”leri yarattı. Yaklaşık 3,8 milyar yıl önce gezegenimizde moleküller bir araya gelerek “organizma” adını verdiğimiz daha karmaşık yapıların oluşmasını sağladı.
Biyologlar organizmaları “tür”ler halinde sınıflandırırlar. Ortak bir atadan evrimleşen türlere ise “cins” adı verilir. Canlıların tanımlanmasında önce cins sonra da tür adı gelir. Örneği homo (insan) cinsi içinde sapiens (zeki) bir türdür ve homo sapines (zeki insan) olarak adlandırılır. “Modern insan”ı ise homo sapiens sapiens olarak adlandırıyoruz.
Evrim süreci:
Şunu açıkça belirtmek gerekir ki, günümüzde bilim dışı çevrelerce ve belirli amaçlara yönelik olarak zaman zaman ileri sürülen “insanın maymundan türediği yaklaşımı” yalnızca gerçekleri maksatlı olarak saptırmadan ibarettir. Öyle olsa bugün için ya dünyada maymun olmaması ya da var olan maymunların da zaman içinde insana dönüşmesi gerekirdi.
Günümüz antropolojik verileri, zoolojik anlamda insanın da Pongid’ler (insansı maymungiller) gibi Primat’lar ana takımının bir üyesi olduğu ve zaman içinde bu iki cinsin ortak köklerinden ayrılmak suretiyle her birinin evrimini kendi yönünde sürdürmeye başladığını göstermektedir.
* Günümüz bilimsel verileri Pongid’lerle Hominid’ler arasında doğrudan bir ata-torun ilişkisinin bulunmadığını yani maymunların hiçbir şekilde insanların atası olmadığını açıkça kanıtlamaktadır. Başka bir deyişle de bizler maymunların zaman içindeki evrim ve değişimleri sonunda bugünkü durumumuza ulaşmış değiliz. Adı geçen bu her iki cinsin arasındaki genetik bağ, yalnızca aynı (ortak) kökten gelmiş olmalarından ibarettir.
Evrimsel kanıtlar, söz konusu iki cinsin birbirinden bir kere ayrıldıktan sonra her birinin evrimini kendi yönünde ve diğerinden bağımsız bir şekilde sürdürmüş olduğu konusunda kuşkuya yer bırakmamaktadır.
Resimde 3,9-2,9 milyon yıl önce yaşamış bir Australopithecus afarensis modeli görülmektedir.
Altı milyon yıl önce, tek bir dişi maymunun iki kızı oldu. Bunlardan biri tüm şempanzelerin atası olurken, diğeri de bizim büyükannemiz oldu.

* İnsanlar ilk olarak 2,5 milyon yıl önce Doğu Afrika’da “Güney Maymunu” anlamına gelen Australopithecus adı verilen bir maymun cinsinden evrimleşti. Yaklaşık 2 milyon yıl önce, bu arkaik erkek ve kadınların bazıları anayurtlarını terk ederek Kuzey Afrika, Avrupa ve Asya’nın çeşitli yerlerine göç ettiler. Kuzey Avrupa’nın karlı ormanlarında hayatta kalmak, Endonezya’nın nemli cangıllarından daha farklı özellikler gerektirdiğinden, insan toplulukları farklı yönlerde evrildiler.
Biz dünyanın dört bir yanına göç ederken, tarımı icat ederken ve Ay’ı ziyaret ederken, en yakın yaşayan akrabalarımız olan şempanzeler, meyve yedikleri ağaçlarda kaldılar. Çünkü bilim insanlarına göre; “Evrim bir ilerleme değildir. Bu, organizmaların mevcut ortamlarına ne kadar iyi uyduklarıyla ilişkilidir”.
Tarihsel süreçte homo cinsi içinde; habilis (Yetenekli İnsan) ergaster (Çalışkan İnsan), erectus (Dik Yürüyen İnsan), rudolfensis (Rudolf Gölü İnsanı), neanderthalensis (Neander Vadisi İnsanı), florensis (Hobitler), antecessor, heidelbergensis, denisovan (Denisova Mağarası İnsanı) gibi 20’ye yakın tür var olmuştur.
Modern insanın bugüne ulaşmasında etken olan ilk olay homo genus (değişen durumlara adapte olabilen insan) olarak adlandırılan türlerin, iki ayağı üzerine kalkması ve bununla neredeyse eş zamanlı olarak taş aletleri icat etmesidir. Bu süreç insan olma özelliğinin başlangıcını oluşturan ilk aşamadır. Homo genus türleri ergaster, erectus, rudolfensis, neanderthalensis ve sapiens’dir. Bunlardan homo habilis/rudolfensis Afrika’da yaşamış tek türdür. Diğerleri dünyanın hemen her bölgesine uyum sağlayarak yaşamlarını sürdürmeye çalışmıştır.
2019 yılında NATURE dergisinde yayımlanan ve türlerin yaşam süreçleri gösteren çizelge
Bazı bilim insanları homo habilis ile akraba olan daha erken bir türün Afrika’dan çıkan ilk insan olduğunu savunsa da genellikle homo erectus dünyayı ilk fetheden atamız olarak kabul edilir. Homo habilis, el aletlerini ilk üreten insan olmakla birlikte yaklaşık 1,6 milyon yıl önce bu tür yeryüzünden silinmiştir. İlerleyen evrimsel süreçte sırayla homo erectus, ardından homo neanderthalensis ile homo sapiens ve homo denisovan olarak anılan insan türleri gelmiştir.
Homo erectus:
Ele geçen fosil kalıntılarına göre homo erectus Afrika’dan dünyaya yayılan ilk insan türüdür. Her ne kadar ateşi Afrika’da kalan tek tür olduğu düşünülen homo ergaster’in bulduğu düşünülse de ilk kez ateşi gözlem ve iletişimde kullanan, ateşi söndürmeyi bilen ve ona bir canlıymış gibi davranarak sönmemesi için çaba sarf eden insan türünün homo erectus olduğu sanılmaktadır.
Homo erectus aşamasında karşımıza çıkan en önemli biyolojik kazanım gerçek anlamda dik yürüyebilme yetisidir ve başlıca taş aleti el baltasıdır.
Bir kafatası parçasından oluşan homo erectus insanına ait ilk fosil kalıntıları 19. yüzyılda Endonezya’da Cava adasında bulunmuştur. O zamandan bu yana bilim insanları homo erectus’un Güney Afrika’dan İspanya’ya, Gürcistan’dan Çin’e kadar olan geniş bir bölgeye yayıldığını keşfettiler. Ağaçlara tırmanan primat kuzenlerinin aksine sahip olduğu uzun bacakları ile iki ayak üzerinde yürümeye ve koşmaya adapte olduğu düşünülen homo erectus üzerinde yapılan geçmiş araştırmalar, vücut oranları bakımından modern insanın ilk atası olduğunu göstermektedir.
Günümüzden 2,5 milyon yıl önce Buzul Çağı başladığında Afrika’da daha kuru koşullar oluşmuş (ormanların savanlara dönüşmesi), bu da belki de orman habitatları küçülen atalarımızı, bitki temelli bir diyetten vazgeçip daha fazla uzun mesafe seyahati gerektiren et temelli bir diyete geçmeye zorlamıştır. Et ve yağ elde etmek için leşçilik ve muhtemelen avcılık beslenme alanı oldukça genişlemeyi gerektirmiş, homo erectus’u göç eden hayvanları takip etmeye yöneltmiştir.
Afrika’dan 2 milyon yıl ya da biraz daha önce dünyaya yayılan homo erectus insanının, zamanla tüm Yakın Doğu, Asya ve Avrupa’ya ulaştığı düşünülmektedir. Yakın Doğu’daki insan varlığı günümüzden 2 milyon yıl, Asya’da 1,8 milyon yıl ve Avrupa’da 1,5 milyon yıl öncesine gitmektedir. Dolayısı ile insanın kültür ve çevre adaptasyonları farklı bölgeler için farklı ilerlemeler kaydetmiştir.
* Paleolitik Çağ’da Afrika kökenli homo erectus türü fosil kalıntıları Anadolu’da da bulunmuştur. Denizli’nin Kocabaş beldesinde bulunan böyle bir fosil insana ait kafatası parçasının 1 milyon 200 bin yıl öncesine ait olduğu belirlenmiştir. İnsanın evrimi ve Afrika’dan çeşitli zamanlarda dünyaya yayılması teorisine göre Anadolu yarımadasının bir yerleşim ve dağılım merkezi konumunda olduğunu söyleyebiliriz.
Tüm bu verileri bir arada ele alarak; günümüzden yaklaşık 110.000 yıl öncesine kadar varlığını takip edebildiğimiz homo erectus’un 2 milyon yıl önce Afrika’dan çıkan ilk insan türü olduğu, dolayısı ile dünya hakimiyeti mücadelesi veren son türler oldukları ileri sürülen (gelecek bölümlerde detaylı bilgi vereceğim) homo neanderthalensis ve homo sapiens’in ortak atası olabileceği görüşünü savunan bilim insanlarının sayısı oldukça yüksektir.
İnsansıların ve insan türlerinin yaşam süreçleri ve bulundukları bölgeleri gösteren bir çalışma
Homo heidelbergensis:
Avrupa, günümüzden 650.000 yılı biraz aşkın bir süre önce başlayan ve yaklaşık 40.000 yıl süren bir buzul dönemi geçirdi ve insanların buraya varışından sonra en soğuk ve en uzun süren buzul dönemi buydu.
Buzulların erimesinden sonra elinde el baltası ve ağaç mızrak gibi aletler taşıyan yeni bir insan türü Avrupa’ya ulaştı. Yerleşimleri, öncülleri olan homo antecessor’a göre daha yaygındı. Bu insanlar iklim yeniden bozulduğunda Avrupa’da varlıklarını sürdürebildiler ve gittikçe uzayan ve ağırlaşan buzullaşmaları atlatabildiler. Bu ikinci Avrupalılar dalgası, günümüzden 250.000 yıl önce ayırt edilebilir şekilde neandertaller’e dönüşen yeni bir insanlık formuna evrildi.
Neandertaller’in yolunu açan bu daha başarılı Avrupalı kolonicilerin kimler olduğunu Etiyopya, Zambiya ve Güney Afrika’da bulunan üç kafatası bize ipucu vermektedir. Bu kafatasları, Avrupa’da sadece yarım milyon yıl önce kendisini ilk kez gösteren türe uymaktadır. Bazıları Afrika’daki bu türü homo rhodesiensis veya arkaik homo sapines olarak sınıflandırılmaktadır. Fakat gerçekten Avrupa’daki akranlarıyla aynı türde iseler ki öyle görünüyor, öncelik bu türden ilk adlandırılan fosile verilmelidir ve bu yüzden homo heidelbergensis olarak adlandırılmaktadır.
* Eğer neandertaller en yakın kuzenimiz ise homo heidelbergensis de ortak büyükanne ve büyük babalarımızdır. Fosil bulgular bu türün Afrika ve Avrupa’da yaklaşık 600.000 yıl önce yayıldığına işaret etmektedir. Bazı araştırmacılar, Çin ve Hindistan’da bulunan fosillere dayanarak Asya’ya kadar ulaştıklarını düşünmektedir.
Küresel olarak bakıldığında homo heidelbergensis’in, ilk homo erectus kafilesini takiben Afrika’dan çıkan ikinci büyük göç dalgasını temsil ediyor olması mümkündür. Homo sapiens atalarımızın oluşturduğu son dalga Afrika’dan çıktığında Avrupalı heidelbergensis nüfusu neandertaller’e evrilmiştir.
Özet olarak;
Altı milyon yıl önce başlayan süreçte “insanın evrimi” 2,5 milyon önce şekillenmeye başlamış,    2 milyon yıl önce homo erectus, Afrika’yı terk eden ilk insan türü olmuş ve dünyaya yayılarak “homo neanderthalensis ve homo sapien’in ortak atası” ünvanını almıştır.
Başka bir görüşe göre de homo erectus’tan yaklaşık 1,5 milyon yıl sonra yani günümüzden yaklaşık 600.000 yıl önce Afrika’yı terk ederek Avrupa’ya yerleşen homo heidelbergensis burada evrimleşerek homo neanderthalensis’e dönüşmüştür. Homo erectus‘un Afrika’da kalanları da evrimleşerek homo sapiens‘e dönüşmüşlerdir.
* Böylece homo neandertal Avrupa’da bir takım evrimsel aşamaları gerçekleştirirken, aynı süreçte homo sapiens de Afrika’da benzer ve fakat daha ileri düzeyde bir evrim geçirmektedir.
(Aşağıdaki ikonlara tıklayarak bu yazıyı kendi sosyal medya hesaplarınızda paylaşabilir veya email ile arkadaşlarınıza gönderebilirsiniz)