GÖBEKLİ TEPE’YE GİDEN YOL-30: BEREKETLİ HİLAL COĞRAFYASI I

Merhabalar,
– Yazılarımı takip edenlerin bileceği gibi, GÖBEKLİ TEPE’YE GİDEN YOL adlı yazı dizimizde bugüne kadar evrim teorisi, insan türleri, insanın bilişsel gelişimi, dilin evrimi, taş alet teknolojileri, süs eşyaları, mağara resimleri, üç boyutlu simgeler, toplum ve toplumsallığın ortaya çıkışı, kültürün oluşumu, inancın ortaya çıkışı, kasıtlı defin uygulamaları ve son olarak da ırk kavramını ele aldık.

– Daha yazacak çok şey olsa da artık yavaş yavaş yaz sezonu geliyor. Salgının hafifleyeceği umudunu koruyarak geliştirdiğimiz seyahat ve tatil bazlı hayallerimizi gerçekleştirebileceğimiz zamanlara doğru ilerliyoruz.
– Bu nedenle de Ramazan Bayramı’na kadar olan sürede Göbekli Tepe ve çevresindeki bölgelerdeki yani Bereketli Hilal, Anadolu ve Altaylar coğrafyasındaki insan etkileşimlerini, kültürel yapılarını ve bunların Göbekli Tepe üzerindeki yansımalarını ele almaya çalışacağım. Bayram’dan hemen önce de çok çarpıcı bir yazı ile sezon finalini yapacağım 🙂 
– Yaz sezonu olan Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında ise planladığım diğer konularda çalışarak yazı dizisini tamamlamayı ve Eylül’de sizlerle buluşturmayı planlıyorum.

– Şimdi, bu sezonun son konusu olan “coğrafyalar”ı, Bereketli Hilal bölgesi ile ele almaya başlayalım.
GİRİŞ:

* Göbekli Tepe’nin 1994 yılında keşfedilmesinde büyük payı olan, 1995’de kazıların başlamasından itibaren 2014 yılında ölümüne kadar Göbekli Tepe’deki faaliyetleri yöneten ve de uzun yıllar Kazı Başkanı olarak görev yapan Alman arkeolog Prof.Dr.Klaus SCHMIDT, 2006 yılında yazdığı kitabında, Akbaba ve Atalar Kültleri ile ilgili olan Sessizlik Kuleleri’nin görüldüğü Eriha’ya (yukarıdaki haritada Jeriko olarak adlandırılan yer), İncil’de yer alan ifadeleri de örnek vererek özel bir vurgu yapar.
SCHMIDT’e göre; Eriha’nın alt tabakalarına ait Natuf kültürü, MÖ 12.000-11.000’lere tarihlenmektedir. Bu kültürün, ilk neolitiğin öncüsü olarak kabul edilmesi, neolitiğin kökenini sadece burada aramanın en önemli nedenidir. Çünkü şimdiye kadar MÖ 12.000-11.000 yıl haritalarında Yukarı Mezopotamya’nın merkezi tümüyle boştur.
İnceleme konumuz olan Göbekli Tepe’nin başlangıcının da aynı tarihler olduğunu göz önüne alırsak, Natufyan Kültürü’ne bir göz atamamız gerekir diye düşünüyorum. Bu konuda Türkiye’de yapılmış bir çalışma ve de yayımlanmış Türkçe bir eser bulamadığım için, yabancı yayınları esas alarak sizlere Natufyanlar hakkında genel bir bilgi vermeye çalışacağım.
Ancak bu konuya geçmeden önce, gerek bu kültürün ve gerekse Göbekli Tepe’nin içinde var olduğu coğrafyadan yani Bereketli Hilal bölgesinden söz etmemiz gerekmektedir.

BEREKETLİ HİLAL BÖLGESİNİN ÖNEMİ:
Dünyamız 1 milyon yıl boyunca ortalama her 100.000 yılda bir Buzul Çağı yaşamıştır ve bunlardan en sonuncusu M.Ö. 75.000-15.000 yılları arasında gerçekleşmiştir.
“Genç Buzul Çağı” (Young Dryas) olarak kabul edilen bu dönemde MÖ 12.700- 10.800 yılları arasında Toros ve Zağros sıradağlarındaki buzullar, bu dağların güneyi ve kuzeyi arasında bir duvar teşkil etmiştir.
* Bunun sonucu olarak da MÖ 10.800-9.600 yılları arasında küresel ısınma artarak buzulları eritmiş, sıcaklıklar günümüzde yaşadığımız ortalama değerlere ulaşmış, yağışlar azalmış ve geçiş yolları, yeni ekilebilir alanlar, yaşam alanları ve yaşam koşulları yaratmıştır.

Doğu Akdeniz ile bugünkü Ürdün, İsrail, Irak, Suriye, İran ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin bir kısmını kapsayan ve de yukarıda belirtilen tarihlerde yaşam için en uygun koşulları sağlayan bölgeye “Bereketli Hilal (Fertile Crescent)” adı verilmektedir (yukarıdaki haritada yeşil ile gösterilen bölge).
Bu bölgenin batıya doğru ucu, Konya ili Çumra ilçesi sınırları içerisinde bulunan Çatalhöyük’e kadar ulaşmaktadır. Dolayısı ile bazı bilim insanlarına göre tarımın eş zamanlı olarak ortaya çıktığı üç ana bölgeden birisi olan Bereketli Hilal’in büyük bölümü Anadolu toprakları içerisindedir ve Göbekli Tepe (aşağıda yer alan haritada görüldüğü gibi) bu bölgenin tam ortasında yer almaktadır.
* Bölgenin asıl önemi; Paleolitik Çağ’dan Neolitik Çağ’a geçişin, başka bir ifade ile mobil avcı-toplayıcı düzenden, yerleşik çiftçi düzenine geçişin ve bunun devamında da besin üretimine dayalı bir ekonomik modelin ortaya çıkışının yani yabani hayvan ve bitkilerin evcilleştirilmesi olarak tanımlayabileceğimiz tarımın ilk başladığı yer olmasıdır.
Bereketli Hilal, MÖ 12.000’lerde gerek yağış miktarı, gerek hayvan çeşitliliği ve sayısı, gerek yabani bitki bolluğu ve gerekse iklim açısından Mezopotamya coğrafyasında yaşamaya en elverişli bölge haline gelmiştir. Tarıma geçiş, Mezopotamya bölgesinde Genç Buzul Çağı’nı takiben M.Ö. 9.500- 8.500 yılarında Güneydoğu Türkiye, batı İran ve Levant bölgesinin tepelik arazilerinde düşük bir hızda başlamıştır.
Bu bölgenin önemini en çarpıcı şekilde vurgulayan kişinin Gordon CHILDE olduğu kabul edilmektedir. CHILDE tarafından bu gelişim Tarım Devrimi olarak tanımlanmış ve insanlığın avcı toplayıcı yaşamdan uygar yaşama geçişi olarak ifade edilmiştir.
TARIM TOPLUMUNUN ORTAYA ÇIKIŞI İLE İLGİLİ TEORİLER:
Yakın Doğu’da tarımın ortaya çıkışına ait açıklamalar sunan farklı teoriler bulunmaktadır. Bunlardan ilki, Amerikalı jeolog Raphael PUMPELLY tarafından ileri sürülen ve Holosen’de ısınan iklimin, insanları kuruyan göllerin yakınına yerleşmeye zorladığını öne süren teoridir. Bu fikir onu Orta Asya’da Türkmenistan’nın Anav kentinde kazı yapmaya yönlendirmiştir.
PUMPELLY, Anav’da biri kuzeyde diğeri güneyde olmak üzere iki kurganda kazılar yapmıştır. Bunlardan daha eski olan kuzey kurganı kazısı, Orta Asya’nın tarih öncesi dönemini aydınlatması açısından çok önemli sonuçlar vermiştir.
* PUMPELLY, kazıları sonucunda, Orta Asya’da buğday tarımının en az 8.000 yıl önce başladığını, hayvanların evcilleştirilmesinin MÖ 6.000-4.800 yılları arasında yapıldığını ve bu nedenle de yerleşik yaşama ilk olarak bu bölgede (yani Türkmenistan’ın Anav bölgesinde) geçildiğini söylemiştir.

* V. Gordon CHILDE da iklim ısınmasına bağlı olarak uygarlıkların ortaya çıkması fikrini benimsemiştir ve oryaya koyduğu tez bugün “vaha hipotezi” olarak adlandırılmaktadır. CHILDE, Holosen buzul sonrası ısınmanın nehir vadilerinde insan ve hayvan yoğunluklarının artmasına ve böylece hayvan evcilleştirme ve yetiştirmeye dayalı yeni bir geçim stratejisinin ortaya çıkmasına neden olduğunu iddia etmiştir.
* Robert BRAIDWOOD ve çalışma arkadaşları ise odaklarını, nehir vadilerinden, içinde sıklıkla yabani tahıl ve baklagillerin yetiştiği ve “Hilly Flanks (Dağlık Kenarlar)” adını verdikleri bölgeye kaydırmışlar, Kuzey Irak’ta ve Türkiye’nin güneydoğusunda bulunan yerleşkelerde kazılar yapmışlardır.
* BRAIDWOOD gelişen kültürel bağlamda teknolojik ilerlemenin köy yaşamını ve bitkiler ile hayvanların evcilleştirilmesini sağladığını iddia etmiş, iklim dalgalanmalarının yalnızca küçük bir rol oynadığını kabul ederek kültür hazır olmadığı için erken dönemde gıda üretiminin başlamadığını öne sürmüştür.
Diğer bilim adamları daha genel açıklamalar yapmayı denemişlerdir. Örneğin D.RINDOS, tarımın ortaya çıkışını ve bitkilerin evcilleştirilmesini tesadüfi evcilleştirme ile başlayan ve tamamen geliştirilmiş bir tarım sistemi olarak nihayetlenen karşılıklı uzun bir süreç olarak incelemiştir.
* HAYDEN tarafından önerilen ve “competetive feasting” modeli olarak adlandırılan başka bir yaklaşım ise, sosyal faktörlere artan bir ilgiden kaynaklanmıştır. HAYDEN’ın modeli, Bereketli Hilal bölgesi ve ötesinin, geniş ve iyi inşa edilmiş köylerin bölgeyi işgal ettiği dönemden (9.300-7.800 yıl önce) gelen kanıtlarına daha iyi uyum sağladığı esasına dayanmaktadır.
* FLANNERY tarafından önerilen “tarihsel anlatı açıklaması” ise sadece Levant’ın benzersiz coğrafi koşullarını hesaba almakla kalmamış, aynı zamanda avcı toplayıcıların arkeolojik tarihini, onların yeniden yapılandırılmış sosyal yapılarını ve çevresel değişikliklerle geçim stratejilerini birleştirmiştir.
ÖZET OLARAK;
*
İklim dalgalanmalarını kültürel değişimi tetikleyen bir mekanizma olarak görmeye yönelik mevcut eğilim, çevresel etkilerin bir kültürel filtre aracılığıyla “tarandığına” dair bir anlayışa dayanmaktadır.

Ancak avcı-toplayıcı toplulukların, var oldukları her bölgede ve belirli bir zaman aralığında; akrabalık sistemleri, kozmolojileri, çevrenin belirli özelliklerinden kaynaklanan ekonomik ve ideolojik adaptasyonlar ile kendi kültürel filtreleri vardır. Söz konusu kültürel filtreler ise grupların geçmişleri vasıtası ile oluşturulur. Bu nedenle, farklı insan toplulukları çevresel krizler karşısında farklı tepkiler verebilir. Bu nedenle tarımın kökenlerini açıklamak için tek bir model aranması doğru değildir.
İşte bu karmaşık özelliklerin, avcı toplayıcıların yaşam modellerini değiştirerek sonucunda insanlık tarihi açısından bir dönüm noktasının yaşandığı Bereketli Hilal bölgesine özgü olduğu iddia edilen kültür ise Natufyan kültürü olarak adlandırılmaktadır.
Gelecek yazımda Natufyan kültürü hakkında bilgi vermeye çalışacağım.

Sevgiyle kalın!