GÖBEKLİ TEPE’YE GİDEN YOL-13: BEYNİMİZİN GELİŞİMİ II

Beynimizin Gelişimi konusunun ilk bölümünde beynimizin yapısı ve büyümesinin nedenlerini ele almıştık.
Şimdi de homo türlerini fiziksel beyin büyümesine genel olarak bakalım ve sonrasında da her bir türü tek tek ele alarak beynin büyümesini bilişsel açılardan incelemeye başlayalım. Belki böylece insan beyninin büyüme sürecini bilişsel gelişime göre anlayabiliriz.

İNSAN BEYİNİN FİZİKSEL GELİŞİMİ:
* İki ayak üzerinde dik olarak yürüdüğü bilinen en eski hominid olan australopithecus afarensis’in beyin/beden oranı çok küçüktür. Afarensis ve robustus’un beyin hacminin 500 cm³ dolayında olduğu sanılmaktadır.
Birçok paleoantrolopoğa göre büyük beyin, cinsimizin ayırt edici özelliğidir.
Önemli ölçüde bir beyin büyümesi, homo habilis’in ortaya çıkması ile görülür. Daha doğrusu beynin, diğer primatlardan zaten büyük olan beyinlerinin normal büyüklüğü ötesinde büyümeye başladığı yer homo habilis dönemidir.
Bazı bilim insanları bu hususu, homo habilis’in homo türleri içerisinde yer almasının ana nedeni olarak görmektedirler. Bu dönemde beyin büyüklüğü 650-800 cm³ aralığında olmuştur. Yani homo habilis ortalama 750 cm³ hacimli beyni ile kritik eşiği aşmış ve insan cinsine dahil olmuşlardır.

Homo erectus için beyin büyümesinin beraberinde gelen vücut ölçüsü artışı, ensefalizasyonun gerektiği kadar artmadığını gösterdiği halde, beyin boyutunun ağırlığı 850-1.000 cm³’den biraz fazladır.
* Neandertal beyni, homo erectus beyninden sadece önemli ölçüde büyük olmakla kalmayıp aynı zamanda farklı bir şekilde biçimlenmiştir. Neandertaller dahil arkaik sapiens’ler için beyin ölçüsü 1.100-1.400 cm³ arasında değişmektedir. Homo sapiens’in beyin büyüklüğü ise erkeklerde 1.400, kadınlarda ise 1.300 cm³’tür.
Buna göre australopithecus’tan homo erectus aşamasına kadar olan süre boyunca insan beyni yaklaşık her 100.000 yılda ortalama %4,6 ve homo erectus’tan homo sapiens’e gelen süreçte ise yine yaklaşık 100.000 yılda ortalama %7,5 oranında arttığı hesaplanmıştır.
BİLİŞSEL DEVRİM (AKIL SIÇRAMASI):
Basitçe bir soru ve anlatım ile konuyu özetlemeye çalışayım; Bilişsel Devrim’de ne oldu?
Homo sapiens etrafındaki dünyayla ilgili daha fazla bilgiyi aktarma becerisine sahip oldu. Bu yolla da karmaşık faaliyetleri planlama ve uygulama becerisini geliştirdi.
– Sosyal ilişkileriyle ilgili daha fazla bilgiyi aktarma becerisine sahip oldu ce böylece büyük ve uyumlu grupları teşkil edebildi.
– Kurgu diye ifade edebileceğimiz, gerçekte var olmayan şeylerle ilgili bilgiyi aktarma becerisine sahip oldu. Bu sayede çok sayıda yabancı grup ile iş birliği yapabildi ve sosyal davranışlarının hızlı bir şekilde yenilenmesini sağladı.
Bilişsel Devrim’in ortaya çıkmasının ana nedeni olarak homo sapiens‘in beyninin büyümesi, bu sayede kapasitesinin artması ve bunun sonucunda da zekasını geliştirerek kullanması olduğu kabul edilir.
Ancak son zamanda yapılan farklı araştırmalar, bu konuda yeni kabulleri ortaya koymaktadır. Örneğin bazı bilim insanları, beyine giden kan akışının oranının, bilişsel yeteneği açıklamak için sadece beyin boyutuna bağlı kalmaktan daha iyi bir gösterge olabileceğini söylemektedirler.
Homo habilis:
Yaklaşık 2 milyon yıl önce evrilirken ilk homininlerin dünyası hem beyin büyüklüğü hem de davranışsal açıdan oldukça ilginç bir hal almıştır. Homo habilis, primat atalarında ayrılan ilk tür olmuştur. 2,3 ila 1,2 milyon yıl arasında yaşadığı düşünülmektedir. Ancak başlangıcı 2,8 milyon yıl öncesine de götürülebilmektedir.
* Kaba taş aletler yapmışlardır. 3,3 milyon yıl öncesine ait taş aletler bulunmuş olsa da homo habilis’in yaptıkları daha gelişmiş aletlerdir. Homo habilis’in yaptığı taş aletler kilometrelerce yol gittiklerini ve yüksek düzeyde bir planlama kabiliyetine ve zekaya sahip olduklarını göstermektedir. Avlandıklarına dair kanıt bulunamamıştır.
İnsanlığın en önemli özelliklerinden biri olan “beynin önemli ölçüde orantısız büyümesi” homo habilis ile başlamıştır. “Zeki beyin ancak boş zihin” ifadesi homo habilis’in özünü anlatmaktadır.
Homo erectus:
1,8 milyon yıl önce ortaya çıktmış ve 300.000 yıl öncesine kadar yaşamışlardır. Homo erectus’un homo habilis’ten türediği düşünülmüşse de arkeolojik bulgular, Kenya’nın kuzeyinde homo habillis ile 500.000 yıl boyunca birlikte yaşadıklarını öne sürmektedir. Anatomisi ve davranışları “insan” olarak adlandırmayı hak eden ilk hominin türüdür.
Homo habilis’in yaptığı el baltalarını daha da gelişmiş hale getirmişler ve bunlara ek olarak “özel olarak yapılmış ilk silah”lar olan ahşap mızrakları tasarlamış ve üretmişlerdir.
* Ateşi kontrol altına alan ve kullanan ilk homininlerdir. Ateşin kontrollü kullanımına dair 790.000 yıl öncesine ait kanıtlar vardır ve bu işlem yaklaşık 400.000 yıl önce yaygınlık kazanmıştır.
Homo erectus 1,7 milyon yıl ile 700.000 yıl önce önemli bir göç başlatarak İspanya, Fransa, Almanya, İtayla, İngiltere, İsrail, Gürcüstan, Vietnam, Çin (Pekin adamı) ve Endonezya (Java adamı)’ya kadar dünyanın dört bir yanına yayılmıştır.
* Öz farkındalığı geliştirmişlerdir. Bu da beyinde kritik bir gelişim düzeyine ulaşmayı gerektirir. Homo erectus’taki öz farkındalığın yavaş gelişmiş ve ilk dönemlerde dalgalanma yapmış olması olasıdır. Öz farkındalığı kullanarak, ateşin bütün gece yanması veya birlikte avlanma gibi ortak görevleri yerine getirebildiği düşünülmektedir.
Özfarkındalık, kişinin kendisiyle ilgili içgüdüsel bir düzeyden daha yüksek bir düşünme yetisini de beraberinde getirir. Böylece, kişi kendi gereksinimlerini düşünebildiği gibi başkalarına karşı verdiği tepkileri düşünme yeteneğine de sahip olur. Homo erectus, sahip olduğu zekâ ve öz farkındalık sayesinde evrendeki yeri ve tanrılarla ilişkisi üzerinde düşünebilmiştir.
Ancak bir homo erectus bireyi diğer homo erectus’ların ne düşündüğünün tam olarak farkında olamamıştır ya da içsel olarak kendi düşünceleri üzerinde düşünme yeteneğine sahip değildir. Geçmişi ve şimdiki zamanı tam olarak planlanmış bir gelecek ile birleştirememiştir.
Neandertaller:
Bazı bilim insanlarına göre homo erectus, 700.000 yıl önce arkaik homo sapiens olarak adlandırılan ve birlikte gruplandırılan diğer hominin türlerine evrilmeye başlamıştır. Bu türlerden bir tanesi de homo neanderthalensis’dir.
Neandertaller yaklaşık 230.000 ila 40.000 yıl önce yaşamışlardır. En yoğun olarak Güney Fransa’da ve bununla birlikte Galler’den Özbekistan’a, Sibirya’ya kadar bulunmuşlardır. Çin, Endonezya veya Afrika’da var olduklarına dair kanıt bulunmamaktadır.
* 40.000 yıl önce neandertal davranışlarından bir tanesi de sanatın ortaya çıkışıdır. Bunlar arasında Altamira mağarası, Lascaux mağarası ve Chavuet mağarası resimleri ile abartılmış büyüklükte göğüs, kalça ve vulva içeren heykelcikler sayılabilir. Bu heykelciklerin doğurganlık ve verimlilik ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. 
Akbaba ve kuğu kanat kemiklerinden yapılmış ilk müzik aleti olan flüt 42.000 yıl öncesine ve neandertallere aittir.
Neandertaller mükemmel avcılardır. Yaptıkları taş aletler, kemik aletler ve silahlar homo erectus’un yaptıklarından daha karmaşıktır. Mızrakları olimpiyat ciritleri kadar hassas bir şekilde dengelenmiştir. 200.000 yıl boyunca büyük hayvanları avlamakla birlikte zıpkın, ok, yay veya başka bir silah keşfetmemişlerdir.
* İnsanlık tarihinde bir ilk olarak, yaşlılarına ve bakıma muhtaç bireylerle ilgilendiklerine dair kanıtlar mevcuttur.
Ölülerini seyrek de olsa gömmüşlerdir. 75.000-35.000 yıllarına tarihlenen 59 adet neandartel mezarına rastlanmıştır. Bu “gömme”nin nedeni bir inanç göstergesi olabileceği gibi ölülerin sırtlan, ayı ve diğer yırtıcı hayvanlar tarafından yenmesini önemek amaçlı bir merhamet göstergesi olabileceğini söyleyen bilim adamları da mevcuttur.

Yaşlılarına gösterdikleri ilgi neandertallerin empati kurabildiklerini göstermektedir. Böylece “zihin kuramı”nı geliştirmişlerdir. Zihin kuramı, başkalarının davranışlarının düşünce ve inançlar gibi içsel durumlar tarafından motive edildiğinin anlaşılmasıdır.
Altaylılar:
Bugüne kadar yapılan araştırmalarda Altaylılar’a ait iskelet veya kafatası bulunamadığı için fiziksel beyin büyüklükleri konusunda bir veri mevcut değildir. Devam eden araştırmaların sonucunda bu bulgulara ulaşılması halinde bir yorum yapmak mümkün olacaktır.
Ancak Ayı Taş mağarası kazılarında ele geçen ve Altaylılar’ın sanat anlayışı ile yeteneklerini ortaya koyan bulgular ise bilişsel seviyeleri konusunda bize bir fikir vermekte ve bunun neandertaller ve homo sapiens’ten çok da geri olmadığını göstermektedir.
(Kaldığımız yerden devam edeceğiz).