GÖBEKLİ TEPE’YE GİDEN YOL-21: PALEOLİTİK SANAT V

Merhabalar,
Bundan önceki dört bölümde Paleolitik Sanat’ın ne olduğu ve ürünleri konularında bilgi vermeye çalıştım.
Bu yazımda da bu sanatı ortaya çıkaran etken veya itici güç nedir onu tanımlamaya çalışacağım.
* Mağa resimlerini birer arkeolojik bulgu olmasının ötesinde birer sanat eseri olarak kabul etmek (buraya kadar olan anlatımlarım dahilinde sizin de hak vereceğiniz gibi) doğru bir yaklaşımdır. Buralarda sanat, toplum ve kurumların koruyucusu olma görevini, nefes kesici bir şekilde başarıyla yerine getirmiştir.

Avrupa’daki mağara resimleri özelinde konuşacak olursak 32.000 yıl öncesine ait Chauvet’den 14.500 yıl öncesine ait Les-Troes Ferres’e kadar geçen yaklaşık 20.000 yıl süresince bir kültürün bu kadar uzun süre var olabilmesi için duygusal, spiritüel, akli ve pratik bakımdan son derece tatmin edici olması gerekir.
Bu kültürel sürekliliğin, toplum olarak bir arada yaşam gerekliliklerine cevap vermesinden daha önemli yanı; insanların birbirlerine kabul edilebilir ve gelenekselleşmiş biçimlerde davranabildikleri, toplantılar, kutlamalar, dini ayinler gibi yaşamlarındaki zorlukları ve acıyı yatıştıran, onlara keyif veren, kendilerini iyi hissettiren etkinlikler düzenleyebildikleri bir yaşam biçimine izin veriyor olmasıdır.
* Mağara resimlerinin tarihi modern insanlar Afrika’dan Avrupa’ya gelmeden 20.000 yıl öncesine kadar gitmektedir. Bu durum, mağara sanatını önceden düşünülenden daha eski olduğunu göstermektedir ve neandertallerin, insan kültürünün temel taşlarından olan “sembolizm” kapasitesine sahip olduğunun en güçlü kanıtını sağlamaktadır.
Afrika’da elde edilen birkaç bulguya dayanılarak sanatın, homo sapiens’in Afrika’da 200.000 yıl önce ortaya çıkmasının devamında evriminin bir parçası olarak gerçekleştirdiği Akıl Sıçraması’nı takiben dünyaya yayılışı kapsamında Avrupa’ya getirdiğine inanılsa da Afrika’da bu zamanlara tarihlenen bir mağara sanatı bulunamamıştır.
Dolayısı ile insanların mağara duvarlarına çizmiş oldukları imgeler, onların ruhsal alemi ile yani öbür dünya ile ilgilidir. Ekonomik, toplumsal veya inanç boyutlarıyla bütün yaşam, belirli bir evren anlayışı içinde yer alır ve onunla etkileşim içindedir.
Önceki Paleolitik Sanat ile ilgili önceki bölümlerde verdiğim bilgileri bir arada değerlendirirsek, 32.000 yıl öncesinde mağara resimlerinde daha çok gördüğünü resmeden avcı toplayıcılar, ilerleyen zamanda zihinlerinde canlandırdıklarını çizmiş olduklarını görürüz.
* Üç boyutlu heykelciklerde de hayvan-insan karışımı varlıklar ile gerçek varlıklar dışında toplum yaşamına etki eden değerlere ait betimlemeler karşımıza çıkmaktadır ve bunun bir itici gücü vardır.

İTİCİ GÜÇ:
Mağara resimlerinin ruhani dünyasında karşımıza çıkan bu evren anlayışını biz, “Hayat Ağacı” ikonografisinde de görüyoruz. Bu ağacın dalları üst dünyada, kökleri ise alt dünyadadır. Gövdesi bizim üzerinde yaşadığımız yeryüzüdür.
Birçok bilim insanı/araştırmacı tarafından kabul edildiği ve fakat bir o kadar bilim insanı/araştırmacı tarafından da reddedildiği hali ile, Üst Paleolitik dönemin mağara resimleri ve üç boyutlu imgeleri öbür dünya inancı ile ilgilidir ve bunu tanımlayabilecek tek kültür Kamlık (Şamanizm)’tır.
* Kamlık haricinde, Paleolitik Sanat’ın itici gücünün ne olduğunu açıklayabilecek bir teori henüz yoktur. Çünkü bugün mağara resimleri ve figürleri hakkında kafalarda hala var olan soru işaretlerini ortadan kaldırabilecek belirli nitelikler sadece Kamlık için geçerlidir.
32.000 yıl öncesine ait olan ve Almanya’da bulunan Stadel Aslanı, 14.500 yıl öncesine ait olan ve Fransa’da Les Troes Ferres mağarasında bulunan Kam (Şaman) betimlemeleri ve Kam ritüellerini çağrıştıran kompozisyonlar bize bunu rahatlıkla söyleme olanağı tanımaktadır.
Chauvet Mağarası’ndaki hayvan figürleri, Lascaux Mağara’sındaki Kuyu Sahnesi’nde olduğu gibi, bu tip betimlemeler belki de bir Kam tarafından yapılmıştır ve muhtemelen onun “esrime haline geçme” başka bir ifade ile “Kam olma töreni” sırasında yaşadıklarını yani “ölüm, acı çekme, etin kemiklerinden ayrılması, parçalanma, dönüşüm ve yeniden doğma”yı anlatmaktadır.
Les Trois-Freres Mağarası’ndaki en eski kam tasviri olduğu düşünülen “Büyücü” ve yine bir Kam betimlemesi olması çok olası “Yaylı Çalgıcı” (yazının başlangıcındaki resim) çizimleri de mağara resimlerini yaratan itici gücün, topluma özgü kültür olduğunu desteklemektedir.
Ancak Avrasya ve dünyanın diğer kıtalarında mağara resmi, kaya resmi veya diğer sanat eserleri ve de kültürel uygulamaları ile görüldüğü şekli ile Kamlık, Afrika’da görülmez. Sadece Güney Afrika’da halen yaşamlarını sürdüren San kabilesine ait kaya resimleri Kamlık unsurları taşır ve fakat bu resimler yakın zamana aittir.
Benzer inanç ve pratikler Kuzey ve Güney Amerika, Avustralya, Asya ve Afrika’da yaşayan avcı-toplayıcı toplumlarda da görülmektedir. Buradan Paleolitik Çağ avcı toplayıcıların translar sırasında bizimle aynı halüsinasyon kalıplarına sahip oldukları söylenebilir. Ayrıca yeterince anlaşılabilir bir biçimde Paleolitik insanlar mağaraların, kozmosun yeraltındaki katmanına açıldığına inanmışlardır.
Neolitik Dönem başlamadan hemen önce Avrupa’da mağara resimleri ve üç boyutlu imgelerin yapımı sona erer. Bu kültürün yeni bir şekli, sona ermesinden bir süre sonra kireçtaşı kayalar üzerinde yapılan kabartma resimler, heykeller, totemler ve tabletler olarak Göbekli Tepe’de karşımıza çıkacaktır ve Kamların varlığı Göbekli Tepe’de de bizleri ruhani dünyaya taşımaya devam edeceklerdir.
ÖZET:
Bugün için mağara resimlerini kimin veya kimlerin çizdiğini ve insan-hayvan karışımı üç boyutlu heykelciklerin ne ifade ettiğini net olarak bilmiyoruz ancak resimleri Kamların (veya en azından resim çizme kabiliyetine sahip olanların) çizmiş olma ihtimali, sıradan bir insanın çizmiş olma ihtimalinden daha yüksektir.
Heykelciklerin ise ritüel icra eden bir Kam’ı betimlediğini söylemek mümkündür.
Kamlar bu resimleri esrime hali sırasında mı çizmişlerdir, yoksa esrime halinde iken deneyimledikleri ruhlar dünyasını mı duvarlara yansıtmışlardır bunu net olarak söylememiz mümkün değildir. Ancak resim yapma eyleminin kendisi, ruhani şeylerin normalde bir anlık geçici görünümlerini anımsamaya, yeniden yaratmaya ve somutlaştırmaya yardımcı olmuştur diyebiliriz.
* Dolayısı ile yola çıkarak Kamların, mağara duvarlarında yer alan resimleri ritüel sırasında farklı ruh hallerine girişinin ve bu esnada yaşadığı olayların canlandırılması için kullanmış olabileceğini söylemek mümkündür.
SONUÇ:
*
 Ancak beş bölüm halinde üstünde durmaya çalıştığımız Paleolitik Sanat konusunda ulaştığımız sonuçlar ne yazıkki konuyu sonlandırma olanağını bize vermemektedir. Çünkü aklımıza başka soruları getirmektedir:
– Avrupa’da günümüzden 40.000 yıl öncesinden itibaren görülmeye başlayan, gerek mağara resimleri ve gerekse üç boyutlu simgeler üzerinde betimlenen, Avrupa’da varlığını sona erdirdikten yaklaşık 18.000 yıl sonra Neolitik Dönem’de Göbekli Tepe’de karşımıza çıkan Kamlık kültürü nerede ve ne şekilde ortaya çıkmıştır, kimler tarafından ve nerede gelişmiştir, bu kadar geniş bir coğrafyada var olmasının nedeni nedir?
– Paleolitik sanat ve bunun itici günü sadece homo sapiensler tarafından mı yaratılmıştır?
– Bu kültürün Avrupa’da var olmasında neandertallerin bir etkisi olmamış mıdır?
– Eğer iddia edildiği gibi, söz konusu mağara resimlerini ve üç boyutlu simgeleri homo sapiensler yaptı ise, Avrupa’da neandertaller yok olduktan sonra, bu coğrafyada hala varlığını sürdüren homo sapiensler neden devam ettirmemişlerdir?
– Homo sapiens Afrika’dan çıkıp Doğu Akdeniz bölgesine geldikten sonra Avrupa’ya geçerken yani doğudan batıya doğru göç ederken, kültürel ögeler ve inanç göstergeleri Avrupa’da ortaya çıkmış ve buradan Bereketli Hilal bölgesine yani batıdan doğuya doğru mu göç etmiştir?
– Avrupa’dakilere benzer şekilde veya aynı içerik ve kapsamda mağara resimlerine Afrika’da neden rastlanılmaz?
– Dünyanın başka yerlerinde de Avrupa’dakiler ile eş zamanlı mağara resimlerinin görülmesi “paralel evrim” fikrini mi desteklemektedir?
– Neandertalleri ve Altaylılar’ı Paleolitik sanat ve Kamlık kültürünün ortaya çıkmasından soyut tutmak olası mıdır?
Bu kültürün ortaya çıkmasında, geliştirilmesinde, bir kültür olarak var olmasında ve yayılmasında sadece tek bir insan türü mü etkili olmuştur yoksa başka bir etkileşim mi söz konusudur?
* Gelecek bölümlerde bu soruların cevabını arayacağız ve sanırım çok çarpıcı ve şaşırtıcı sonuçlara ulaşacağız 😊
Sevgiyle kalın.