GÖBEKLİ TEPE’YE GİDEN YOL-7: HOMO SAPIENS I

* “Göbekli Tepe’ye Giden Yol” adlı yazı dizimizde geldik bizi Göbekli Tepe’ye götürecek üç insan türünden, dünya üzerinde en son tür olarak hayatta kalan türe yani bize; homo sapiens.
Diğer iki türe (neandertaller ve Altaylılar) göre homo sapiens hakkında çok daha fazla araştırma yapılmış ve hemen bütün detaylar ve diğer iki türe hakkında bildiklerimize göreceli olarak birçok sorunun cevabı ortaya çıkartılmıştır. Daha cevabı bulunmayan birçok soru olduğunu da aklımızda bulundurmamızda fayda var.
Ben öncelikle 2012 yılında yayımlanan ve 2015 yılında Türkçe’ye çevrilen ve homo sapiens hakkında ilgi uyandıran bir çalışmadan (homo sapiens lehine ayrımcılık içerdiğini ve tek yönlü bakış açısı ile yazıldığını düşünsem de) alıntılar yapacağım. Burada, söz konusu eserde yer alan konulara detay bazda girmeyeceğim, çünkü konuya meraklı birçok kişinin bu eseri okuduğunu düşünüyorum.
Bu eserden yapacağım özetin çatısına da diğer kaynaklardan elde ettiklerimi monte etmeye ve böylece zihninizde neandertaller ve Altaylılar ile karşılaştırma yaparak, üç insan türünün ortak bir resmini çizmenize yardımcı olmaya çalışacağım.

“Göbekli Tepe’ye Giden Yol-2”de insan türlerini ve gelişim sürecini anlatmaya çalışmıştım. Hatırlamayanlar o bölümü okuduktan sonra bu konuya devam ederlerse, bahsedeceklerimi daha rahat anlama şansına sahip olabilirler. Umarım beğenirsiniz. 😊
ORTAYA ÇIKIŞ:
Daha önce de ifade ettiğim gibi, modern insanlara benzeyen hayvanlar ilk olarak 2,5 milyon yıl önce ortaya çıktı. Ancak sayısız nesil boyunca aynı çevreyi paylaştıkları çok sayıda organizmadan ayrışamadılar. Bu zamandaki insansılarla ilgili olarak en önemli şey, etraflarına goriller, ateşböcekleri veya denizanalarından daha fazla etki etmeyen sıradan hayvanlar olduklarıdır.
İşte bu hayvanlar arasında 6 milyon yıl önce, tek bir dişi maymunun iki kızı oldu, bunlardan birisi şempanzelerin atası olurken, diğeri de bizim büyükannemiz oldu. Bu konuyu, yazı dizisinin ikinci bölümünde geniş olarak işlemeye çalışmıştım.
Yine ikinci bölümde anlattıklarımı hatırlayacak olursanız, iki tür evrimden bahsetmiştim; düz evrim ve çatallı evrim. Bu her iki teori de bilim dünyasında savunucu bulmaktadır.
İnsanın evrimi.. ya gelecekte nasıl olacağız?
Ergaster’in erectus’a, erectus’un neandertaller’e ve neandertaller’in de modern insan yani bize evrildiği gibi düz bir soy çizgisini doğru kabul edersek her dönemde dünya üzerinde tek bir türün var olmasını savunur hale geliriz ki, daha önceki bölümlerde yer alan çizelgelerde aynı anda dünyada var olan türleri açıklamaya çalışmıştım.
* 2 milyon yıl öncesinden, diğer türlerin bir nedenle yok olması ile homo sapiens’in tek tür olarak kaldığı (ortalama) 30 bin yıl öncesine kadar dünyada pek çok tür var olmuştur.
Günümüzden 300.000 yıl önce dünyada en az dokuz insan türü yaşamakta iken , neandertaller ile homo sapiens’in günümüzden 130.000 yıl önce başlayan ve süreklilik gösteren sıcak dönemde memleketlerinden dışarıya doğru dışarıya doğru Asya’ya doğru yayılmaya başladıklarında dünyada dört ya da beş insan çeşidi bulunmaktadır.
Evrim sürecinde bugünkü homo sapiens sapiens’e gelen süreç için farklı görüşler söz konusudur:
– Bir görüşe göre evrim sürecinde homo cinsi sadece Afrika’da ortaya çıkmış, 2,5 milyon yıl önceden başlayan göçlerle dünyaya yayılmış ve diğer kıtalara giderek burada farklı türlere evrilmiştir. Buna paralel olarak Afrika’da homo sapiens’in evrim süreci devam etmiştir. Bu görüşe “Afrika’dan Çıkış Kuramı” adı verilmektedir. Bu kuram tüm modern insanların genetik olarak Sahra-altı Afrikasındaki bir kadından (ya da küçük bir kadın grubundan) geldiği görüşüne dayanmaktadır.
– Diğer bir görüşe göre ise dünyanın diğer yerlerinde Afrika’daki evrim ile aynı süreçte ve fakat Afrika’dan bağımsız olarak benzer bir evrim süreci yaşanmış ve oralarda farklı insan türleri ortaya çıkmıştır. Yani bir görüşe göre insan türlerinin varlığı için tek kaynak Afrika, diğer görüşe göre ise Afrika ile eş zamanlı başka yerlerdeki kaynaklar söz konusudur. Bu görüşe de “Paralel Evrim” adı verilmektedir.
Ama hangi görüş geçerli olursa olsun sonuç aynıdır; homo sapiens’in Afrika’dan çıkışını müteakip o dönemde dünya üzerinde var olan türleri ortadan kalkmış ve geriye sadece homo sapiens kalmıştır.
Ayrıca aynı anda dünya üzerinde farklı insan türlerinin var olduğu kesin olan bir gerçek olmakla birlikte, başka bir gerçek de bu türlerin her birinin evrim sürecinin farklı şekilde/boyutta gerçekleşmiş ve bu nedenle de farklı sonuçlar yaratmış olduğudur.
Akıllara takılı olan ve henüz tam olarak net bir cevabı verilemeyen soru şudur; neden tüm türler yok olmuş ve sadece homo sapiens varlığını sürdürerek bugün dünya üzerinde kalan veya yaşayan tek homo (insan) türü olmuştur?
Bu soruya bilim insanları tarafından verilen cevap, homo sapiens’in düşünme yetisi ve bunu gerçekleştirmek için de beyin büyüklüğünün artmış olmasıdır.
– 60 kg. ağırlığındaki bir memelinin ortalama beyin hacmi 200 cm.küptür. 2,5 milyon yıl önce bu hacim yaklaşık 600 cm.küptür.
– Homo sapiens’in beyni ise 1.200-1.400 cm.küptür.
– Neandertaller‘in ise beyinleri daha büyüktür.
– Bununla birlikte beynin vücut ağırlığına oranı, dinlenme ve çalışma halinde tükettiği enerji gibi diğer birkaç faktör de “düşünme” dediğimiz yetinin ortaya çıkmasında etkenlerdir.

Ancak burada söylemek istediğim büyük beyinin aynen dik yürüme gibi, her zaman bir avantaj sağlamadığıdır. Çünkü dik yürümenin getirdiği daralan kalçaya sahip fiziksel yapı, buna uygun olmayan büyüklükteki bir beyne sahip çocuğu doğurmayı beceremeyeceği için erken doğum yapan kadınlar daha çok çocuk sahibi olmuşlar ve daha uzun yaşamışlardır.
Charles DARWIN’ın savunduğu “doğal seçilim” sonucu bu şekilde doğum yapan kadınlar evrimlerini sürdürmeye devam etmişlerdir. Bundan dolayıdır ki, bir tay veya bir dana doğumdan çok kısa bir süre sonra ayakları üzerinde kalkabilir…bir kedi veya köpek yavrusu birkaç haftalık iken annesi onu bırakarak yem aramaya çıkabilir. İnsan yavrusu ise uzun yıllar boyunca anne-babasından gelecek yardım, bakım ve korumaya muhtaç halde yaşar.

Tabi bu durumun avantajları da yok değildir. Evrim bu yol ile; modern insanları sosyal bağlar kurabilen, diğer hayvanlara göre daha çok eğitilebilen (yani şekil verilebilen) bir canlı haline getirmiştir.
AFRİKA’DAN YAYILMA:
Hatırlayacağınız gibi evrim sürecinde elde edilen fosil kalıntılar Afrika kıtasında bulunduğu için, bu açıdan bizler homo sapiens’in Afrika’da ortaya çıktığına inanmaktayız. Ancak modern insanın ortaya çıkışı konusundaki tezler ve bu tezleri destekleyen araştırmalar çok çeşitlidir. Geçmişin aydınlatılabilen kısmı henüz çok azdır ve gerçek sonuçlara ulaşmak için daha atılması gereken çok adım vardır. Ancak üzerinde büyük ölçüde mutabakat sağlanan görüşe göre;
Homo sapiens’in evrimi Afrika kıtasının çeşitli noktalarında eş zamanlı olarak gerçekleşmiş,
Homo sapiens en son olarak 60.000 yıl kadar önce Afrika’dan çıkarak Avrasya’nın birçok bölgesine ve bundan sadece birkaç bin yıl sonra da Avustralya gibi uzak bir kıtaya yayılımını gerçekleştirmiş ancak bu süre içinde Afrika’daki varlığını da sürdürmüştür.
* Homo sapiens‘e ait en eski fosil kalıntılar Fas’ta bulunmuştur ve 300.000 yıl öncesine tarihlenmiştir. Bu kemikler daha önceden Etiyopya’da bulunan ve 195.000 yıl öncesine ait olan kemiklere göre, modern insanların bilinenden çok daha öncesindeki varlığını ortaya koymuştur. Homo sapiens en az 100.000 yıl öncesine kadar Güney Afrika kıyılarında küçük topluluklar halinde yaşamıştır.
Geçtiğimiz yıllarda bilim insanları tarafından İsrail’in batı kenarındaki Misliya Mağarası’nda bulunan çene kemiği ve tarih öncesi aletlerin 177.000-194.000 yıl önceye ait olduğu tespit edilmiş ve bulguların Afrika kökenli modern insanın düşünülenden 50.000 yıl daha önce kıta dışına göç ettiğini ortaya koymuştur.
* DNA analizi sayesinde neandertal ve modern insanların sanılandan çok daha önce çiftleştiklerine dair güçlü kanıtlar bulunmuştur. Bu gen karışımının günümüzden 100.000 yıl önce İsrail ve Suriye’yi de içine alan Doğu Akdeniz’de Levant bölgesinde gerçekleştiği sanılmaktadır. Çünkü bu bölgede 120.000 yıl öncesinde başlayarak neandertal ve homo sapiens varlığı bilinmektedir.
Örneğin Suudi Arabistan’ın Al Wusta isimli tarih öncesi bir göl bölgesinde 2016 yılında bulunan parmak kemiğinin homo sapiens‘e ait olduğu ve bu fosilin ise 85.000 yıl öncesine dayandığı tespit edilmiştir.
Fas’ta bulunan yeni fosiller, türümüzün Afrika’nın çeşitli yerlerinde ortaya çıktığını destekliyor.
Başka bir araştırma, neandertal ve modern insanların sanılandan çok daha önce çiftleştiklerine dair güçlü kanıtlar sunmaktadır. Araştırmada homo sapiens’in 60.000 yıl önceki Afrika’dan çıkışından önce bir göç gerçekleştirdiği ve bu göç sırasında neandertal gibi daha eski ve şu anda soyu tükenmiş olan üyeleri ile çiftleştiğine dair ilk genetik kanıtlar bulunmuştur.
Daha önceki araştırmalar sonucunda, Afrikalıların genomlarında saptanabilir oranda neandertal DNA’sının bulunmadığı ve dolayısı ile homo sapiens ve neandertal arasında gerçekleşen bir cinsel etkileşimin Afrika’dan son çıkışı müteakiben yaşanmış olduğu düşünülürken, son araştırmalar Altay dağlarında bulunan bir ayak parmağı parçasının incelenmesi neticesinde, bu bireye gen katkısı yapan modern insanın atasının, 60.000 yıl önceki Afrika’dan çıkıştan çok daha erken bir tarihte Afrika’dan göç etmiş olduğunu kanıtlamaktadır.
Bu araştırmada ifade edilmese de sizler önceki bölümden bu bireyin bir Altaylı olduğunu biliyorsunuz 😊 Dolayısı ile araştırma sonucuna göre Altaylı-homo sapiens melezleşmesi kanıtlanmış olmaktadır.
Altaylar’daki buluşmayı destekler nitelikte, genomlar üzerinde bir çalışma yapan bir grup bilim insanı, atalarımızın Doğu Afrika’da yaklaşık 60.000-70.000 yıl önce yaşayan küçük bir gruptan geldiğini söylemektedirler. Onlara göre yaklaşık 65.000 yıl önce iklim koşullarının değişmesi neticesinde artan nemli ortam Güney Afrika’dan Doğu Afrika’ya doğru yaşanılabilir bir koridor açmış ve bu sayede doğuya doğru küçük çaplı bir göç hareketi olmuştur.
Buraya kadar anlatmaya çalıştığım araştırma sonuçları bize homo sapiens‘in Afrika’dan sadece 60.000 yıl öncesinde bir defada değil, çok uzun bir süreçte birçok kez çıkış yaptığını ve geri döndüğünü göstermektedir.
Yapılan bir başka araştırmada ise Kuzeydoğu Afrika ve Ortadoğu’daki iklim ve deniz seviyesindeki değişimler incelenmiş ve kabaca 100.000-80.000-55.000 ve 37.000 yıl önceki dört dönem sürecinde daha nemli bir iklim ve düşük deniz seviyesinin, insanların Afrika’dan Arap Yarımadası’na ve Orta Asya’ya geçmeleri için zemin hazırlamış olabileceği tespit edilmiştir.
* Daha önce yapılan araştırmalar homo sapiens’in Afrika’dan çıkışının üç noktadan yapıldığını düşüncesi üzerinde yoğunlaşmıştır. Araştırmacıların kabulüne göre yayılmanın olduğu zamanlarda bu bölgeler karalar halinde bitişik durumdaydı ve deniz geçişi söz konusu değildi. Bu yayılmalar; Cebelitarık üzerinden Avrupa’ya, Mısır üzerinden Levant bölgesine ve buradan Avrupa ve Türkistan’a (veya uydurma ismi ile Orta Asya’ya) ve Cibuti üzerinde Asya’ya rotalar üzerinden gerçekleşmiştir.
Homo sapiens’in Afrika’dan dünyaya yayılımı (üç nokta üzerinden)
* Ancak yeni araştırmalar Afrika’dan çıkışın sadece Mısır üzerinden Levant bölgesine yapıldığını, diğer kıtalara yayılımın ise (aşağıdaki haritada görüldüğü gibi) bu bölgeden yapıldığını kanıtlamaktadır.
Bu kabule göre hem Levant bölgesi hem de bu bölgeden Türkistan’a ve Anadolu üzerinden Avrupa’ya geçişlerin yapılması bizim açımızdan önemli inceleme alanlarıdır.
Bu görüşe göre de geçiş yapılan bölgede Afrika ve Asya kıtaları birleşik durumdadır ve dolayısı ile bir deniz geçişi yaşanmamıştır. Ancak yaklaşık 50.000 yıl önce Avustralya’ya geçiş için okyanusun geçilmesi söz konusudur ve kaçınılmazdır. Burada da Altaylılar’ın homo sapiens’den daha önceki tarihlerde Asya’dan Avustralya’ya bir deniz geçişi yapmış olmasının söz konusu olduğunu belirtmek gerekir.
Aşağıdaki haritada görüldüğü gibi homo sapiens günümüzden 25.000 yıl önce Altaylıların yaşadığı bölgeye ulaşmıştır. Bu tarihte Altaylılar-neandertaller melezleşmesi gerçekleşmiş ve bu melezleşmeye homo sapiens de katılmıştır.
Homo sapiens’in Afrika’dan çıkışı ve tek noktadan dünyaya yayılımı
Afrika’dan son kez çıkan homo sapiens’in, çıkış noktasından itibaren dünyaya yayılması yukarıdaki haritada görülmektedir. Gördüğünüz gibi asıl yayılımın başlangıç noktası Levant Bölgesi’dir. Hem ilk hem de ikinci çıkışlarda homo sapiens burada neandertaller ile karşılaşmıştır. Daha sonra bu bölgeden hareket ederek yayılmaya başlamıştır ver ana güzergâh, Göbekli Tepe’nin de içinde yer aldığı Bereketli Hilal bölgesinden geçmektedir.

Homo sapiens Doğu Akdeniz’den yayılmaya başladıktan sonra Anadolu topraklarına giriş noktasında ve en erken tarihlerde bir kol da kuzeydoğuya yani Türkistan bölgesine doğru ayrılmaktadır. Önceki bölümlerden bildiğiniz gibi Altaylılar çok daha eski tarihlerden beri o bölgede varlıklarını sürdürmektedir ve Türkistan adını verdiğimiz bu bölge, homo sapiens‘in Afrika’dan çıkışını takip eden süreçte iskân gören coğrafyadır ve bu tarihten daha önce de diğer insan türleri tarafından işgal edilmiştir.
(Kaldığımız yerden devam edeceğiz)