GÖBEKLİ TEPE-15 : ŞAMAN VE ŞAMANLIK

Merhabalar,
Önceki yazımda incelemeye başladığımız Şamanizm konusuna bu yazımızda Şaman ve Şamanlık detayları ile devam ediyoruz.
Yukarıda yer alan resim, hali hazırda Hakasya Türk toplumunda varlığını sürdüren Şaman‘a ait gerçek bir fotoğraftır. 
ŞAMAN KİMDİR ?
ζ Gerek tabiat olaylarının korkutucu ve öldürücü olanları olsun, gerekse ata-hayvan ruhlarının musallatı veyahut koruyucu ruhları olsun bu gizli/saklı güçlere karşı koyabilecek özel bir kişi/kişilere ihtiyaç duyulmasına neden olmuştur.
* Bu ihtiyaçların ister dinsel isterse de büyüsel olsun insan psikolojisinin bir üretimi olduğu ve daha sonra somut ya da soyut kültürün her noktasına hakim olduğu bir gerçektir.
ζ Şamanlık okumakla veya birisinin rehberliği altında öğrenilmez. Şaman ruhlar tarafından seçilmiş ve statü değiştirmiş kişidir. 
ζ Şamanlık esas olarak aynı aile içinde soydan soya geçer. Ancak bir kişinin şaman (kam) olabilmesi için “şaman hastalığı” geçirmesi yani bu konuda eğitim alması gerekir. Bu hastalık ölümü tecrübe etme, deliliği yaşama, ruhsal bozukluğu bizzat aşma gibi hususları kapsar.
ζ Şamanlık hastalığı; adayın toplumdan uzaklaştırılması, geçici ölüm ve transformasyon adlı üç ritüeli uygulaması şeklinde gerçekleşir. Aslında bu bir “gizeme erme” sürecidir ve ruhlar Şamana ihtiyacı olan her şeyi öğretirler.
* Şaman hastalığı; Şamanın parçalanması, işkence görmesi, yeraltı dünyasının ruhları tarafından etinin yenmesi, tekrar birleşmesi, canına kavuşması, şamanlık vergisini alması ve dünyaya geri gelmesi döngüsü içerisinde tamamlanır.
* Birkaç aydan birkaç yıla kadar devam eden hastalığı atlatan kişi “şaman vergisi”ni alır ve şaman olmaya hak kazanır yani kam güçlerine sahip olur yani artık ruhlarla irtibata geçebilir.
ζ Şamanlık mertebesine erişen kişi, şaman hastalığı sırasında tecrübe ettiği üzere ruhsal hastalıkları iyileştirebilir. Ayrıca fal bakma, geleceği okuma gibi becerilere sahip olur.
* Bu becerilerini genellikle hava karardıktan sonra icra edilen kam töreni ile icra eder. Kam törenine kam, hasta kişi ve seyirciler katılır.
ζ Şaman hiçbir şaman ölüm üzerinde hakim değildir ve olması da imkansızdır.
ζ Şamanlıkta temel olgu; şamanın ölüp dirilmesi, ruhunun yeraltı dünyasına ve göklere götürülmesidir. Bu aşamalar ritüel sırasında ve şaman “esirme” halindeyken gerçekleşir.
* Esirme halinde şamanın kötü ruhlarla irtibata geçtiğine, bu sırada yer altı ruhları tarafından vücudunun parçalandığına, sonra iyi ruhlar sayesinde bu parçaların tekrar bir araya geldiğine ve bu sırada parçaların kayın ağacının kabuklarının üzerine konduğuna ve sonucunda da canın yeniden bedene girdiğine ve ayağa kalkıldığına inanılır.
* Esirme haline geçişte şaman baygın halde yere düşer ve bazen saatler bazen de günler süren törenleri bu şekilde sürdürür, ruhlarla pazarlık eder ve gerektiğinde savaşır. Her şamanın kendisine bağlı genelde üç ila altı arasında yardımcı ruhu vardır.
ζ Şamanın başlıca görevi kamlık yapmaktır. Bütün bilgi ve becerisi ile giyim ve kuşamıyla geçmişin simgesidir. Amacı şimdiyi olabildiğince yaşanır hale getirmek, kendi dünyasını ve diğer dünyaları kötülükten korumaktır.
ζ Gerçek şaman ruhlar tarafından bu göreve çağırılan kişidir ve görevi kabul etmek mecburidir. Şaman (ruhsal) hastalıkları iyileştirmek, öteki dünyaya gelip gitmek, pazarlık etmek.. için ruhların gücünü kullanır, onları kontrol eder, ruhların isteklerini bilerek onların gösterdiği yolda ve yönde gelişir.
ζ Gerçek şaman davulun, kobzanın, filütün vs. müzik aletlerinin eşliğinde şarkı söyleyen, dua eden, dans eden, kendinden geçen ve kozmik yolculuk yapabilen kişidir.
* Şamanın davulu özellikle önemlidir. Üzerine gök ve yeraltı ruhları ile ilgili semboller çizilir. Şaman davulunun asıl kısmı olan ağaç ve demir parçalar asla değiştirilmez, sadece derisi değiştirilebilir.
* Şaman öldükten sonra davulu ormana götürülerek parçalanır ve parçaları bir ağacın dalına asılır, Şaman da bu ağacın altına gömülür.

* Şaman davulunun tokmağı ise Yaşam Ağacı olduğunu inanılan ve kutsal sayılan kayın ağacından yapılır.
* Şamanlar toplum içerisinde manevi makama sahip yoksul insanlardır. İyileştirdikleri hastalardan herhangi bir ücret talep etmezler. Hastası iyileşen kişiler Şaman’a eğer isterse koyun, dana veya gönlünden kopan bir hediye veriri. Şamanın geliri sadece bu hediyelerden ibarettir.

ζ Şaman giysisine Altay Türkleri tarafından “manyak” adı verilir.
* Şaman giyisisi üzerinde ne kadar çok metalden kesilmiş şekil, insan figürü ve deriden sicim varsa, Şaman o kadar itibar kazanır.
* Şaman ne kadar çok ruhun yardımını alırsa, kendisine gelen hastaların derdine o kadar çabuk çare bulur. Cübbesi olmadan şaman kötü ruhlarla vereceği savaşa giremez.
* Manyak esas olarak bir kadın şaman kıyafetidir. Ancak erkek şamanlar da aynı kıyafeti giyerler, saçlarını uzatırlar, normal zamanda saçlarını kadınlar gibi iki yanan örerler, ritüel sırasında ise açarak düz bırakırlar. Yakut şamanlarının kıyafetlerinin üstünde, göğüsleri temsil eden iki metal daire bulunur.
* Filmlerden de hatırlarsanız, Kızılderili kabile kahinleri de aynı görünüme sahiptir. Neden? Çünkü Şamanlık kurumu orada da yaşamaktadır.
ζ Şamanlıkta dünya üç kademelidir; alt dünyada kötü ruhlar, orta dünyada gündelik yaşam ve üst dünyada iyi ruhlar bulunur. Şaman bu dünyalar arasında gidip gelerek irtibatı sağlar.
* Bildiğiniz gibi; Tengri inancında Ülgen iyilik tanrısıdır ve merhamet, güç, cömertlik, bolluk, gıda ve verimli yağmuru sembolize eder, göklerin hakimidir. Karşıtı ise kötülük tanrısı Erlik’tir ve yer altına hükmeder. Beyaz şamanlar Ülgen’e, kara şamanlar Erlik’e kamlık yapar. Ak Şamanlar gücünü kuzeyden, Kara Şamanlar ise güneyden alırlar.
ζ Şamanlığın başlangıcında (önceki yazımda açıkladığım gibi) kadın şamanlar egemendir.
* Zamanla demirciliğin gelişmesi ve “manyak” adı verilen şaman elbisesindeki metallerin demirciler tarafından üretilmesi kadın şamanların yerlerini erkek şamanlara bırakması sonucunu doğurmuştur.
* Türklerde dağın, yerin, vatanın, devletin hamisi olarak görülen “Ötügen”, Mitolojik ana’nın varoluşlarından bir tanesidir. Bu ismin kadın şamanlara verilen “udagan” adından geldiği bilinmektedir.
* Dolayısı ile ailenin reisi kadın-anadır. “Ötügen” ismi zamanla “Atakan” olarak değişmiş ve klasik avcılık döneminde evin resisi rolünü baba devralmıştır.
ζ Tüm bunların altında yatan ana sebebin, şamanlığın ilk başlarda sadece kadınlar tarafından yapılması ve esas şamanların ruhlar tarafından kadınlardan seçilmesinin etkisi olduğu açıktır.
* Bu kapsamda şamanların en çok sevdikleri anlatılar içerisinde fallus ve vulva önemli bir yer tutar ki, Göbekli Tepe’de bunların bir çok betimlemesi karşımıza çıkmaktadır.
ζ Türk toplumunun ruhen yüce olmasını, ruhen sağlam almasını ve gönül genişliğine sahip olmasını sağlayan şamanlardır.
ζ Şaman müziği dinlemek isterseniz tıklayınız.
ŞAMANLARIN TEDAVİ YÖNTEMLERİ :

ζ Şamanlığın kendine has teşhis ve tedavi şekilleri; ilahi veya kutsal bir titremeyle sarsılma, hastalık yaratan ruhu emerek dışarı atma, cinsel organı göstererek hastalıklı ruhları vücuttan çıkarma, dansı coşkusu ile hastayı iyileşmeye inandırma ve motive etme gibi uygulamalardır.
* Meksika’da çok yaygın olan kadın şamanların tedavi uygulamaları genel olarak Türk şamanlarının iyileştirme metodlarına benzer.
ζ Sibirya (Türk) şamanlığına göre kötü bir ruhun vücuda girmesi ve can (kut) çalması ölümün başlıca sebebi olarak görülür. Bunu önlemek için bu kutun yerine bir hayvan canı kurban verilerek can geri alınır ve hasta iyileştirilir. Bu şekilde kam, yeraltındaki kötü ruhla pazarlık eder ve aldığı canı geri vermesi için ona başka bir can satmış olur.
* Bu inanış, İslamiyetteki kurban uygulaması aynı değil midir?
ζ Kadın şamanların bilinen en yaygın ve kolay tedavi yöntemi ateşle iyileştirmedir. Bundan başka kötü ruhları kamçı ile döverek uzaklaştırma, su ile tedavi, yıldırım çarpması ile tedavi gibi yöntemler de vardır.
ζ Veeeee… şimdi yerlerinize iyice oturun hatta sıkı sıkı tutunun, vereceğim bilgi karşısında şoka gireceksiniz ve ağzınız açık kalacak..
* Ayrıca Göbekli Tepe – Tengri Dini – Şamanlık bağlamında, koyu Ön Türklere bağlama çabalarımın ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz ve inanıyorum ki, tüm tereddütleriniz de ortadan kalkacak.
* Göbekli Tepe-8 : Kozmolojik Temeller-2 yazımda, Göbekli Tepe coğrafyasında yer alan Kilisik’te bulunan ve resimde görülen heykelin, karnını ve cinsel organını göstermek için elbisesini kaldıran bir kadın betimlemesi olduğunu söylemiştim. Hatırladınız mı?
* Bakalım Prof.Dr.Fuzuli BAYAT, “Kadın Şaman” isimli kitabında bir tedavi yöntemi olarak bize ne anlatıyor: “Şamanlıkta etkili bir tedavi yöntemi de korkutmadır. Korkutmayla tedavisi sırasında kadın şaman, ani bir hareketle eteğini yukarı kaldırıp cinsel organını hastaya musallat olan kötü ruha gösterir. İnanca göre ruhlar, kadının cinsel organını görünce bedeni terk ederler.”
* Bu, Göbekli Tepe’deki Şaman uygulamalarının en açık göstergelerinden birisi değil midir? Herhangi bir şüpheye yer bırakmakta mıdır?
* Tabi ki cevap “hayır” olacaktır. Çünkü heykeldeki betimleme ile anlatılan tedavi yöntemi tam olarak aynı şeydir.
SONUÇ :
ζ Birçok bilim adamına göre, Şamanlık uygulamalarına ait bulgular, son buzul çağından sonra yaşanan iklim değişikliği nedeniyle açılan yeni yerleşim alanlarında görülmektedir.
* Türklerin Gök Tanrı Dini’nin uygulamalarından olan Şamanlık, en iyimser tahminle MÖ 12.000 yıllarından beri varlığını sürdürmektedir ki, bu da bildiğiniz gibi Göbekli Tepe’den yaklaşık 2.000 yıl öncedir ve Göbekli Tepe’nin birçok unsuru Şamanlık ritüel ve inancı ile örtüşmektedir.
ζ 
Şamanlar Türk kültüründe yaşamsal ihtiyacın her zerresinde var olmuşlar; sağlıktan ölüme, felsefeden sanatta ve savaşa varıncaya kadar her alanda işlev görmüşlerdir. 
ζ Doç.Dr. Mehmet SAĞ’a göre “
kamların, mistik nesnelerden kayalar üzerine yapılan kompozisyonlara ve tüm yontulara (balballar, tözler, grifonlar v.s) varıncaya kadar maharetlerini sergiledikleri, gerektiğinde dinsel bir kişilik, gerektiğinde bir devlet danışmanı ve gerektiğinde bir sağaltıcı ve gerektiğinde de bir sanatçı gibi hareket ettiği bir gerçektir.” 

ζ Türkler; tarihsel süreç içerisinde Yahudilik, Hristiyanlık, Zerdüştlük, Manilik gibi dinlere geçişleri ile birlikte bu kültürü de beraberlerinde götürmüşlerdir.
ζ Bunun devamı olarak da uygarlıkların kurulmasına temel teşkil eden ve birçok kültürü derinden etkilemiş olan Türkler, Anadolu’nun geçmişten gelen sahipleri olarak bugün anayurtlarında varlıklarını sürdürmektedirler.

ζ Bugün bile hala hayatımızda olan; yağmur duasında çakıl taşlarını suya atmak, tespih çekmek, kurşun dökmek, ölünün arkasından lokma dökmek, lohusanın odasına kötü ruhların girmesini engellemek için çörek otu koymak, nazar boncuğu, ateş üstünden atlamak, ölen ataların hatıralarını saklamak ve onları kutsal bilmek, secde etmek, kurban kesmek ve dağıtmak, kötü bir şey yapılırsa cinler (kötü ruhlar) tarafından çarpılacağına inanmak.. gibi daha nice uygulama Kamlık’tan gelmektedir.
ζ Günümüz Türkiye’sinde Kamlık uygulamaları Aleviler arasında sürdürülmektedir.
* Çünkü nasıl ki, Hristiyan ülkelerde/toplumlarda İncil kendi dillerinde okunursa ve örneğin İngilizce gibi ortak bir dil kullanılmıyorsa, Aleviler de ibadetlerini Türkçe olarak yaparlar. Bu nedenle Şamanlık ritüelleri ve Türk kültürü aynen korunabilmiştir.
ζ Ruhani hayat devam ettikçe kamlık inancına uygulamalarına olan ihtiyaç (günlük gelişmelere göre farklı formlarda olsa da) devam edecektir.

ζ İçinde yetiştiğimiz kültür, yaşadığımız toplumsal kabullenmeler ve genel dini anlayış/inanış nedeniyle, yukarıda kısaca değinmeye çalıştığım Kam ve Kamlık kurumunu ve uygulamalarını zihnimizde canlandırabilmek, kolayca anlamak ve kabul etmek elbette ki çok zordur.
ζ Bunu başarmak için bütün kabullenişlerimizden, öğretilmişliklerimizden, çaresizliklerimizden, at gözlüklerimizden, bize yüklenmiş olan toplumsal değerlerden… yani saf doğum halimizin üzerine inşa edilen suni giysilerden arınmamız gerekir ki, bu başarmak çok mümkün değildir.
ζ Ancak başarmamız gereken; “Şamanlık”ın Türk İnanç Tarihi’nin gerçeklerinden birisi olduğunu kabul etmek, bunun yozlaştırılmasına izin vermemek, hala uygulayan Türk Toplumlarına bu bağlamda saygı göstermek ve Türk olmanın bilinci ile bu kültürü savunmaktır.
Sevgiyle kalın !